Romantik Başkent Paris
Paris akla ilk aşkı, romantizmi getiren bir şehir. Bu yüzden bende küçüklüğümden beri bence Paris balayı şehri der dururdum. Aksine o kadar çok gezilecek yeri var ki balayında ayaklarınıza kara sular inmesindense duyduğum kadarı ile dinlenmekte fayda var. Benim Paris gezim Benelüx turunun 4 günü olarak gerçekleşti. Aman bir taşla iki kuş bir sürü yer göreyim sevdamdan oldu ne olduysa 🙂
Öncelikle Kısa zamanınız varsa 4 gün yeterli ama zamanım var diyorsanız koştur koştur louvre müzesi gezmek istemiyorum diyorsanız 1 hafta bence gayet güzel.
Biz turla gittiğimiz için otelimiz değil metro, tren istasyonuna bile otobüsle yarım saat mesafedeydi. Ama edindiğim bilgiler ve bir daha gitsem tercih edeceğim otel; Paris’in 9.bölgesinde çok merkezi bir lokasyonda bulunan 1870 de yapılmış tarihi bir bina olan Hotel Langois olurdu.
Paris’e otobüsün ilk girişi ile gördüğüm Zafer Takı baya etkilenmeme sebep olmuştu. Biz turla gittiğimiz için konaklamamız şehrin baya dışında olmuştu, ve bu geziden sonra turla gitme fikrinden soğuduk. Değil metro, trene bile uzak mesafedeydi otelimiz. Ama bu bizi yıldırdı mı tabi ki de hayır..
İlk günümüzü Eiffel kulesine ayırdık ve sonrasını ana meydan ve Caddelerde yürüyerek geçirdik. Yapımı 1889 tamamlanmış ama kıymeti o zaman bilinmemiş ve teneke yığını olarak tanımlanmış, kim derki günümüzde Paris’in simgesi olacak. Akşam mı gidelim gündüz mü derseniz Gündüz yukarı çıkın şehri bir de oradan seyredin derim. Akşam ise Eiffel’i akadan gören Champs de Mars’da çimlere uzanın ve her saat başı 5-10 dakika ışıklanan Kuleyi çimlere uzanıp seyredin derim.

Eiffel’den Paris Manzaraları…

paris

paris

paris

paris

paris

paris

Paris meydanları ve caddeleriyle ünlü bir şehir, her meydan bir sonrakini görünce ay yok bu daha güzel dedirtiyor. Benim en çok sevdiğim Zafer Takı ve Concorde meydanları. Orsay müzesi de gitmeniz gereken yerler arasında, eskiden bir tren garıymış, sen nehri kıyısında yer alıyor.

paris
Concorde Meydanı

paris

paris

Shanzelize Caddesinden Zafer Takı Manzarası..

Akşam için biz tabi ki de bir akşamımızı her Türk gibi Shanzelize’ye ayırdık. Cadde sağlı sollu lüks mağazaların, şık kafe ve restoranların bulunduğu kokoş bir cadde.. Söylemeden geçemeyeceğim bir kahve 10 Eur civarında.
Ertesi gün Paris’in tek tepesi olan Monmartre yani ressamlar tepesine gittik. Ressamlar tepesi denmesinin sebebi Picasso gibi bir çok ünlü ressmın burada yaşamasıdır ve tepenin yakınında mezarlarının bulunmasıdır. Çıkış çok zahmetli, isterseniz yan tarafında ufak bir teleferik var sizi yukarı çıkaran ona binebilirsiniz. Burada bulunan 1870 yılında yapılan Sacre Coeur Kilisesi görülmeye değer. İçeri giriş serbest fakat resim çektirmek yasak. Kiliseden sola kıvrılınca Monmartre sokaklarına dalıyorsunuz ve sizi çok tatlı restoranlar, hediyelik eşya satan yerler ve sokak ressamları karşılıyor. Öğlen yemeğinizi burada yiyebilirsiniz. Çok ekonomik öğlen menülerinden tercihinizi yapabilirsiniz.

paris

paris

paris

paris
Monmartre’dan Paris Manzarası
Buradan Notre Dame kilisesine doğru yol aldık.Kiliseye girmek de fotoğraf çekmek de serbest. Yapımına 1163 de başlanmış ve 1345 yılında tamamlanmış bir gotik mimari harikası.

paris

paris

paris

Notre Dame Katedrali

 



paris

Pantheon da Paris’de görülmesi gereken yerler arasında. Öncesinde kilise olarak inşaa edilmiş fakat daha sonra Fransız entelektüellerinin mezarlığı olmuş.Victor Hugo ve Emile Zola bunlardan birkaçı.

İkinci akşam Pigalle de bulunan dünyanın en ünlü müzikali Muolin Rouge’da yerlerimizi aldık. Açıkçası daha önce müzikal izlememişim, izlediklerimi müzikal sanmışım. Büyüsüne kaptırıp gidiyorsunuz ben filminide izledim ama canlı canlı izlemek apayrı bir keyif. Biletler biraz pahalı ama buna değer.
Üçüncü günümüz şehrin ucundaki otelimizden ayrılıp Louvre müzesine doğru yol aldık. Müze Fransız ihtilalinden sonra 1873 yılında açılan ilk devler müzesi. 14.yüzyılda kraliyet merkezi olan saray, 15. yüzyılda taşınınca Louvre bakımsız kalmış ve 3. Napolyon zamanında yapımı tamamlanmış ve müze haline gelmiştir. Bu kadar tarihi bilgiden sonra kendi kişisel düşüncelerim ise sarayın içinde adeta kayboluyorsunuz, labirent gibi bir yerde dünyada eşi benzeri olmayan yapıtlar görüyorsunuz, her kat ayrı bir dünya, bir katında piramitlerin, mumyaların farklı dünyası, diğer tarafta meşhur Mona Lisa tablosu, heykeller, Türk Hamamı tablosu, Yunan sanatları, eski uygarlıklardan kalıntılar bulunmakta, müze 7 ana bölümden oluşuyor. Tam layığıyla gezmek 2 gününüzü alıyor. Biz resmen müze içerisinde koşarak gezdik ve bir günümüz gitti. Ama kesinlikle değer. Zaten Davinci şifresi romanını okuduysanız Louvre sizin hayallerinizin canlanmasına sebep oluyor.

paris

paris

Louvre’dan seçmeler..

O akşam St Germen’deydik. Ve diyebilirim ki en sevdiğim bölge. Bizim cihangir havası var. Adım adım barlar, restoranlar. Biz sırasıyla gezdik hepsi çok güzel açıkçası. Bazı şehirler vardır. Anlatmakla olmaz. İçine girip ruhunu yaşamak lazım. Hissinize göre gitmeniz lazım. İşte Paris St Germen öyle bir yer. İçkinizi alıp sokağa karşı bir masada oturup( burada sokağa doğru dedim ama karşınızda sandalye yok) anın keyfini çıkarabilirsiniz.
Paris’te son gün. Paris’e gidip bir tekne gezisi yapmadan Sen nehrinin kokusunu içinize çekmeden dönmek olmaz. Nehir kenarında adım başı iskeleler var ve 20 dakikada bir kalkıyor tur bileti 15 Eur civarında. Tekne gezilerini hep çok sevmişimdir. İçinde gezdiğiniz şehri bir de dışarıdan izlersiniz. Ayrı bir keyif verir insana. Bol bol manzara çekersiniz, o manzaralarda kendinizi çekersiniz., Titanic yaparsınız, sevgiliniz varsa ya da eşiniz romantizm yaparsınız, benim gibi anne ve kardeşinizle gittiyseniz hayaller kurup, onlara sarılırsınız :))

paris

paris

paris

paris

Tekne gezimizden hemen sonra tatil yorgunluğumuzu da üzerimizden atmak için önce markete uğrayıp meyve ve atıştırmalıklarımızı alıp Lüksemburg Bahçesine doğru yol aldık. 1612 yılında yapılan bu bahçe, Fransızların özellikle öğrencilerin buluşma yeri ve tam bir siesta mekanı. Sandalyenizi alıp güneşe bırakıyorsunuz kendinizi, şansınıza arkada bir caz orkestrası varsa tadından yenmiyor. Bu arada sandalyede uyuya kaldığımızı da söylemeden geçemeyeceğim. Metronun direk buraya çıkışı var gidiş çok kolay.

paris

paris

paris
Lüksemburg Bahçeleri

Akşam yemeğimizi Saitn Michel’de yedik. Fiyatların çok uygun olduğunu söyleyemeyeceğim ama Paris’te ucuz tatil ancak atıştırmalıklarla mümkün..
Yorgun argın sokaklarda dolaşırken bir kuyruğa rastladık, hemen merak tabi bu ne kuyruğu diye sorduk, hava aydınlık ama girilen mekan karanlık, After work party dediler, girebilir miyiz dedik, 20 Eur’nuz varsa tabi ki de deyince kapıdaki kendimizi içeride buluverdik. After work party ile tanışmam bu şekilde oldu :)) Diyorum ya gezi bazen notlarla bazen de spontane güzeldir. Bazen en güzelini kendiniz seçersiniz. İçsesinize güvenin, o size en doğrusunu söyleyecektir.
Size biraz Paris metrosu hakkında bilgi vereceğim. Anlamanız az bir zaman alsa da keşfettikten sonra en keyifli metro Paris metrosu bence.211 km uzunluğunda ve 16 hatlı metro Paris‘in sembollerinden biridir. Paris Metrosu’nun başlangıç hattı 1900 yılında, Dünya Fuarı Evrensel Sergisi sırasında törenle açıldı ve en son hat 1970 lerde biterek metro tamamlandı.Trenler, ağa bağlı her istasyonda yılın her günü sabah 05:00 ile gece 01:00 arasında hizmet verirler.Aralık 2006‘dan itibaren ise cumartesi geceleri ve tatil öncesi gecelerde, saat 02:15′e kadar hizmet vermeye başlamışlardır. 2007 Aralığından itibaren cuma geceleri de istasyonların 02:15′e dek açık kalması planlanmaktadır. Tekli (1.40 Avro) satın alınabildiği gibi 10′u bir arada olan şekliyle de (10.90 Avro) alınabilmektedir. Limitsiz olan paso çeşitleri de vardır. Haftalık ve aylık olarak bulunabilen pasoya “Carte Orange”, günlük olanına ise “Mobilis” denmektedir. Paris’e gelen ziyaretçilerin sıklıkla kullandığı 2-3 ya da 5 günlük pasolar mevcuttur ki bunlara da “Paris Visite” denmektedir.
Normal biletlerle ve ya pasolarla Metro girişlerine giren yolcular turnikeye girmeden önce biletlerini makinaya sokarlar ve geçtikten sonra da makinadan çıkan bileti alırlar. Yolculuk boyunca yanlarında taşımaları gereken bu bilet istendiğinde görevlilere gösterilmelidir. Navigo Pass kullanımında ise kartın turnikedeki sensore yaklaştırılması yeterlidir hatta yeterince yaklaştırıldığında makinanın okuması için cüzdandan çıkartılmasına bile gerek kalmamaktadır. Aman deyim kontrol edilmiyor diye bilet almadan kaçak bineyim demeyin olmaz olmaz size denk gelir baya yüklü bir ceza ödemek zorunda kalırsınız 🙂

paris

Metroyu öğrendikten sonra gezmek daha da bir keyifli hale geliyor. Bir yeri doğru bulunca sevinmeye başlıyorsunuz.
Alışveriş için La Fayette derdim hem de demeyi çok isterdim ama; bu pek mümkün değil, markalar ultra lüks, kapıda Japonların kuyrukları, fiyatlar dudak uçuklatıyor. Gidin gezin tabi ki, etkilenmeden moralinizi bozmadan dönün ama :))
Ben Paris gezimden sonra hastası olduğum Woody Allen’ın Midnight in Paris filmini izledim. Siz gitmeden önce izleyin, geziniz daha da keyiflensin 🙂 Ve hayal kurun.. Bugün yaşadıklarımız da bir zamanlar kurduğumuz hayallerimizdi…

paris

Umarım gezinize bir nebze katkıda bulunmuşumdur. İyi Tatiller…