Viyana yıllardır kenara attığım, aman yaaa giderim nasılsa diyip sonraya bıraktığım ama bunu yapmakla büyük hata yaptığımı anladığım romantik başkent. Ama nedenini biliyorum 🙂 Herşey yıllar once izlediğim Before Sunrise filmi ile başladı; trende tanışıp sadece bir geceyi romantik şehir  Viyana’da geçiren çift aklımı başımdan aldı, işte o gün bugün ben Viyana için bekledim durdum 🙂 Ama baktım olmuyor 4 kız da olur dedim, olmadı yine giderim dedim ve en güzel yeni yıl hazırlığının da burada olduğunu duyar duymaz biletlerimizi aldık. Yanılmamışım Viyana yeni yıla en güzel hazırlanan, rengarenk sokaklarıyla en güzel yeniyıl şehri bence.. Sadece bu değil tabi hem romantik , hem müzik, hem zerafetin temsili, hem de tarihinden dolayı inanılmaz yapılara sahip bir başkent.. Kahramanlarımız Ayça, Tuğçe, Duygu ve yine Ayça 🙂

Evet ne diyordum uçaktan inip ilk durak Bratislava yaptık. Orada canı sıkılan ve soğuktan donan 4 kişi kendilerini Viyana da ki evlerine atarlar. Evimiz merkeze gayet yakın ve 4 geceliğine kişi başı 200 TL ödediğimizi gururla sunarım. Burası sosyal bir devlet olduğundan inanılmaz uygun her şey, fiyatları gördükçe baya şaşkınlık geçirdik. İlk gece eve dönüp hemen kendimizi dışarı attık. Orada yaşayan arkadaşım Serhan sağ olsun bizi ilk gece harika bir bara götürdü. 1516 kendi biralarını yapan, içerisinde harika müzikler çalan(Mustafa sandal bile çaldı), hem sohbet edip hem içkini içebileceğin tipik bir Avrupa barı. 1516 shandy biz kızların tavsiyesi, bir bira 4 eur. Ertesi gün Hallstatt yolculuğu olduğu için geceyi çok geç bitirmedik. Eve dönerken ilk cezamızı parktan yemişiz geçmişler olsun..

Kahvaltı önemli bir öğün tabi ama ne bilelim pazar günleri geç açıldığını mekanların, bizim gezecek çok yerimiz var, güne erken başlamamız gerekiyor. Café Sperl notlarımızdaydı. Hemen bir taksiye atlayıp yolunu tuttuk, o da nesi kapalı saat 11 de açılıyormuş. Bu arada dondurucu soğuktan ve 4 kişi olmamızdan ötürü sürekli taksiye bindik, ortalama 10 eur ödeyerek hem zamandan hem soğuktan karlı çıktık 🙂 Baktık bekleyecek durum yok hemen yola koyulup ilk içimize sinen Cafe Drechsler’a oturduk, gayet güzel vejeteryan kahvaltımızı, portakal suyumuzu ve çayımızı içip 10 eur karşılığında güne devam ettik. Ve şehir gezilmeye başlanır. Elimizde harita ve adım başı bir yapı, haritada göstermedikleri bile o kadar güzel binaları var ki. Müzik ilhamını alan Mozart, Beethoven ve daha birçok sanatçının ilhamlarını bu şehirden almalarının nedeni belli… Halkanın dışından başlayıp içeri doğru geze geze devam ettik. İlk durağımız Viyana tiyatrosu ağzımız açık devam ederken anladık ki hepsi birbirinden güzel. Sırayla Karlskirche, Wien Museum Karlplatz ve Schloss Belvedere ile devam etti. Tuğçe ertesi gün gideceği için bugünü maximum değerlendirmemiz gerekiyordu. Kusralon, Stadpark ve Mak binasını da görerek aman nehri görelim Tuna nehri geçiyormuş ne de güzel, nehir kenarında iki fotoğraf çekelim sosyal medyaya atarız harika olur derken, nehrin en ince tarafı buradan geçiyormuş onu anlayınca hüsranla tarihe geri döndük. Hafif karnımız aıktı ve bir tatlı molası için Demel Pastanesinin yolunu tuttuk.  Serhan arkadaşımızın yalancısıyım ama demesine göre Osmanlı tarafından bırakılan kahvelerle Viyana kahve ile tanışmış. Demel kraliyet pastacısı diye geçiyor ve gerçekten çikolatalı pastada bir dünya efsanesi arkadaşlar.. Tabi her gittiğimiz yerde efsane tatlı apple strudel yemeden kalkmıyoruz. Holfburg sarayından kraliçe Elizabeth yani Sisi’nin  buranın pasta ve kurabiyelerinden hergün sparişi olurmuş. Zaten sarayın dibinde bulunuyor. Kahve ve tatlımızı 10 eur karşılığında  yediğimize göre yola devam edebiliriz. Hofburg sarayı, Albertina Sanat Müzesi ve Şık faytonların arasından geçip kocaman harika binalarla kaplı meydana çıktık. Meydanda bulunan Biblioteka yaşayan bir tarih ve bu kütüphaneye gidip dersinizi çalışmak, kitabınızı alıp okumak herkes için serbest. Yeni yıl pazarı bu meydanda bizi karşıladı. Doğa Tarihi Müzesi (Naturhistorisches Museum), Sanat Tarihi Müzesi (Kunsthistorisches Museum) görüp kuşbakışı bakıp Museum Quartier’e doğru devam ediyoruz. Burası yazın gençlerin yayıldığı, festivallerin yapıldığı, içerisinde çok güzel kafelerin olduğu bir Müze.

viyana

Viyana Sokaklarına nereden bilmem ama güzel bir yerden daldık..

viyana

viyana

Sene sanki 2015 değil..

viyana

O da Kim bilemedik ama en çok bu ismi beğendik 🙂 Öğrendimki ABD’li ünlü Besteciymiş..

viyana

viyana

Çok Düşünmemek lazım..

viyana

Shönbrunn Sarayı bahçesinde kendinden geçmek..

viyana

Biri Pastamı dedi, Demel mi dedi, Allahım sana geliyorum..

viyana

Gerçekten eldivenlerimi giyiniyorum, asla poz değil 🙂

viyana

Hofburg Srayına karşı da poz verelim:)

Akşama en güzel en eski Şinitzelci Figlmüllerde rezervasyonumuz var. Ünlü Katedral Stephansdom’un hemen arkasında yani şehrin merkezinde bulunan bu restoranı denemeden dönmeyiniz ve tabi önceden rezervasyon yapmayı sakın ihmal etmeyiniz. Fiyatlar inanılmaz uygun yemek,salata ve şarap 20 Eur ödedik. Yemeğin ardından en güzel kıyafetlerimiz giyinip, baloya gider edasında Viyana Operasına (Staatsoper Vienna) Galaya gidiyoruz. Görevimiz tehlike filminden hatırlarsınız bu binayı çatıdan atlama sahnesi desem 🙂 Biz en güzel kıyafetlerimiz giydik ama insanlar bildiğin tuvalet giyip gelmişler, bu onlar için çok özel olduğundan inanılmaz özeniyorlar. Opera tabi enteresan oldu, alt yazı ingilizce veriliyor allahtan 🙂 Ama o hava, o ambians, o tarihi hissetmek inanın herşeye bedel.. Gün bize hala bitmedi kendimizi Türk işletme Do&Co’nun barında bulduk. Katedral Stephansdom manzarasıyla bir Bellini gerçekten tadından yenmez. Newyork daki central parkın içindeki Boat House’dan sonra içkimi buldum Bellini 🙂 Evet geece bitti 🙂

viyana

Katedral Stephansdom’a bir bakış baktım..

viyana

Selfie’de bir numarayız..

viyana

Katedral’den Kuşbakışı Viyana …

viyana

viyana

Dünyanın en harika Şinitzelcisi Figlmüller..

viyana

Viyana Opera Binası..

viyana

Operaya Hazırız..

 

viyana

İçerdeyiz ve bu halimizle de şık değiliz 🙂

viyana

viyana

Do&Co’ya gidebiliriz..

Yine bir kahvaltı, yine yeni bir gün, yine bir biz.. Serhan’ın önerisi üzerine Café Landman’ın yolunu tuttuk. Sanki bir filmin içindesin, sanki burada değilde 1950 yılındasın, sanki zaman hiç ilerlememiş. 1873’den beri aynı yerde aynı şekilde devam eden bu kafe mutlaka ziyaret etmenizi hak ediyor. Kendi kahvaltımızı bile yapmamıza izin verdiler. Peynirimizi, yumurtamızı, çayımızı spariş edip keyfimize baktık. Ortalama kişi başı 12 eur ödedik.Tuğçe aramızdan ayrıldı ve İstanbula döndü. Tren biletini okutmadığı için görevli gelip 100 eur ceza keseceğini söylüyor ve pasaportunu istiyor. İşte tam o anda sen Yalovalımısın diye bir soru geliyor ve yok bunu Yalovalıya yapamam deyip cezayı kesmiyor, İşte memleketlini korumak ya da Yalovalı olmak böyle bir şey 🙂  Biz kahvaltının ardından ünlü mimar Freidensreich Hundertwasser tarafından tasarlanan belediye evlerini görmeye gittik, kime ne yaptığının ne kadara mal ettiğinin  ya da ne kadar pahalı olduğunun önemi yok, önemli olan sanatını konuşturmak ve gerçekten bu evlerin bir ruhu var, binanın hiçbir yerinde düz öğe kullanılmamış ve bina rengarenk. Friedensreich Hundertwasser şöyle demiştir: “Ressam özgür olmak istediği evler ve mimariler hayal eder ve bunları da gerçekleştirir.” Evet kendisi çok güzel bir hayal gerçekleştirmiş. Mutlaka yolunuzu düşürün. Yola çıkıp Stephansplatz’a doğru devam ederken yine harika bir plakçı buldum ve kendimi ödüllendirdim. Meydanda bulunan Mozart çikolatacısından çikolata hediyelerimi de aldım, Salzburg’da almamış olmaktan dolayı üzgündüm ama burada da vardı:) 3 bayan olunca günün bir kısmını alışverişe ayırıyoruz ve meydanın bütün sokaklarına Özellikle Kartner Strasse’ye  dalıp alışveriş turumuzu tamamlıyoruz. Bir kahveyi hak ettik ve 1939 yılında açılan ve bütün sanatşıların uğrak yeri olan Café Hawelka’nın kahvesinden ve bir de apple strudel alalım..  Graben’de bulunan şehrin veba salgınından kurtuluşunu simgeleyen Veba anıtını atlamayalım tabii ve  Serhan’ı yanımıza alıp yolumuza devam edelim. Görmediğimiz Parlamento binasınının muhteşem görüntüsüyle kendimizden geçip, tabii fotoğrafımızı çektirip ardından dünyanın en güzel yılbaşı pazarı Rathaus’un (viyana belediye binası) önünde kurulan pazara geldik, alışverişimizi yapıp, tatlılarımızı içip, içkilerimizi içip keyfimizi yaptık. Durmak yok yola devam diyoruz ve çok güzel bir caddeye Mariahilfer caddesine gidiyoruz. Arabaların girmediği, alışveriş yapabileceğiniz küçük dükkanların bulunduğu, bu şirin cadde Tam Museum Quartier’in arkasında kalıyor. Veee enfes bir akşam yemeği için Glacis Beisl’ e gidiyoruz. Gulaş çorbası benim kurtarıcım ama geyik denemeden dönmeyin sakın, gerçekten bu konuda çok iyiler:) Allahım yemek yemeği çok seviyorum.. Fiyatlarda çok uygun 15 eur karşılığında harika bir yemek yiyebilirsiniz. Genel olarak burası sosyal devlet olduğu için, halkının herşeyi yapmasını isteyen devlet yüzünden fiyatlarda insanın yüzünü güldürüyor. Akşam Albertino Passage da Cin Tonic keyfi yapıp zor olsada Viyana’ya veda ettik. 🙂

viyana

Hundertwasser Evine BAYILDIM…

viyana

Hundertwasser ‘den Meydana doğru ilerliyoruz..

viyana

Heryerde bir Plakçı Bulurum..

viyana

Sokaklar bizim, şimdi alışveriş zamanı..

viyana

Viyana Opera Binası..

viyana

İşte Rathaus, işte dünyanın en tatlı yılbaşı çarşısı..

viyana

Hem yorulduk, Hem üşüdük..

viyana

Ayça Pozu..

viyana

Ay bu Rathaus çok tatlı..

viyana

 

Bye Bye Viyana..

Yaptığım Yapamadığım ama Yapmanızı Tavsiye ettiklerim:

1- Graben Meydanını ve meydanda bulunan Veba Anıtını görmeden, Hofburg  sarayını görmeden, Shönbrunn sarayının bahçesinde yürüyüş yapmadan, Schloss Belverede sarayında çimlere uzanmadan, Aziz Stefan Katedralinden Viyana’ya bakmadan, Hundertwasser evini ziyaret etmeden, Mutlak ama mutlaka Viyana Devlet operasında bir gösteriyi izlemeden, Gotik tarzı sevenler için Maria Vom Siege Kilisesini ve St Peter Kilisesini görmeden, Stadpark’da koşunuzu yapmadan, Kitabınızı alıp yarım saat bile olsa Biblioteka’ya uğramadan ve Rathaus’u görmeden asla dönmeyiniz.

2-Müze meraklılarına dünya ve yaşamla ilgili herşeyi bulabileceğiniz Naturhistorisches Museum, sanat meraklılarına Albertina Sanat Müzesi, dekoratif ve güzel sanatlar için Kunsthistorisches Museum, Museum Quartier ( Leopold ve Modern sanat müzeleri içerisinde bulunuyor) tam bir kültür sanat buluşması için, Yahudi soykırımını merak ediyorsanız Judenplatz ve Jewish Museum, MAK,Wien Museum Karlplatz  ve Mumok Müzeleri mutlaka gidilmesi gereken yerler.

3- Sabah Kahvaltısı; Café Sperl, Café Landman, Café Prückel, Cafe Drechsler.

4- Öğle Yemeği; Naschmarkt’da aperitif , Café Alt Wien’de bir gulaş, Procacci Restoran

5- Pastane; Kraliyet pastacısı Demel, Sacher’de Torte , Diglas Pastane

6- Kafeler; Hawelka Kafe (Melange avusturya likörü), Café Jelinek, Café Francais’de Rose Pamp,

7- Bar; Amerling Beisl ,Orient Occident Aperol Soda, Ottakringer Bira Evi, Museum Quartier’in içindeki Bar, 1516 Bar, Do&Co’nun Bar, Albertino Passage da Cin Tonic

8- Akşam Yemeği; Figlmüller de şinitzel, Coburg Restoran, Steirereck Restoran,İmperial Palace’ın Restoranı, Korso Beı Der Oper Restoran, Drei Husaren Restoran, Plachutta Restoran, Specht, Glacis Beisl Restoran

9- Alışveriş; Mariahilfer Caddesi, Kartner Caddesi.

10- Parklar; Burggarten Parkı, Volksgarten Parkı, Stadpark