Kaç  Filme konu olmuş, kaç filmin unutulmaz sahnesinin geçtiği New York şehri, benim için Woody Allen’ın siyah beyaz filmi Manhattan filmiyle listeme alınmıştır.

Tatar Kardeşler Newyork’da 8 gün neler yaptı neler 🙂 Buğra’yı bu plana dahil etmek kolaydı ama sanırım bu tatilden sonra bir kez daha düşünecek bizimle bir tatil planı yapmayı. Tatil dönüşü yaptığımız ufak bir bütçe hesabıyla istediği motoru alabileceğini fark edince sanırım ablalıktan ret olayına kadar gidebilirdi. Anlayacağınız üzere bu Amerika hiç bir tatile benzemiyor. Hesap kitap bir kenara atılacak. Amerika ancak öyle bekliyor sizi. Şanslısınız sizi uyarıyorum, beni böyle uyaran olmamıştı 🙂

23 Nisan ve 1 Mayıs tarihlerini içine alan 4 gün hafta sonu dahil tam 12 gece tatil için çok da uygun bir zamanlama oldu. Biletler ocak ayında alındı. Uzun uçuş malum 10 saat business aldık. Ekonomi 1.600 TL erken alırsanız bu fiyata almanız mümkün. Biz kişi başı 3.600 TL’ye aldık. Tam 9 gece kalmak için otel seçimimiz de önemliydi. Element Times Square Hotel, 8.cadde 39. sokak ta yani inanılmaz güzel bir konumda. Times meydanına yürüyerek 5 dakika mesafede. Sabah kahvaltısı var, akşamüstü 5 ikramı var (bir kere bile denk gelemedik) 4 yıldızlı, içerisinde mutfağı var, tek kusuru odalar biraz küçük. Tavsiye ediyorum, çünkü otel fiyatları inanılmaz pahalı. Biz kişi başı 9 gece için 3.500 TL ödedik. Fakat baya son dakika aldık, erken alırsanız daha uygun almanız mümkün. Gördüğünüz gibi tatil daha başlamadan paralar suyunu çekti 🙂

Ve 22 nisan sabahı İstanbul’dan New York’a 3 kardeş boş valizlerle tam 11 saatlik yolculuğa başladık. Sabah 7 de kalkan uçak, New York ile aramızdaki 6 saat geride olan farktan dolayı 11 de iniş yaptık. Aracımızı gitmeden Dollar firmasından kiraladık. Şimdiden söyleyeyim hiç bir fiyat üzerinde yazan gibi değil. Her şeyin üzerine vergi ekleniyor. Aracı İstanbul’dan 250 dolara kiralamış iken, navigasyon eklendi, vergi eklendi, sigorta eklendi, şöför eklendi, oldu mu sana 500 dolar. 3 gün kiralama 500 dolar yani. Biz ilk durak 2 gece Boston’daydık. Onu ayrıca yazacağım için, New York kısmından devam ediyorum. Boston’dan ikinci gün Woodbury outlet yoluna koyulduk. 3 saat süren yolculuk sonrası saat 10 da başladığımız alışverişimize, Buğra’nın tiribi ve aracı verme zorunluluğumuz yüzünden 8 de son verdik. Biz valiz satın almadan çıkamazsınız demişlerdi, evet haklılarmış. İnsanın kendini kaybettiği, sanki bedava dağıtıyorlarmışcasına önüne geleni aldığı inanın daha da başka bir yer görmedim bugüne kadar. Mutlaka gidilmesi gereken, hatta bir yıllık alışverişinizi yapıp, seneye bir kez daha gitme sebebiniz olacak kadar uygun fiyatlı bir alışveriş yeri.  Mağazaların içerisinde bulunan clearance bölümlerinden almaya dikkat edin, indiriminde indirimi var. Gideceğiniz mağazaları önceden belirleyin, çünkü inanın saatler yetmeyecek, yemek molası bile vermediğimizi önemle hatırlatmak isterim. Araba kiralayarak gitmek tabi daha mantıklı ama yok derseniz de Newyork’dan otobüslerde mevcut. Arabayla 1 saat trafiğe göre 1 buçuk saat sürüyor. Otelimizi bulmak da zorlanmamız ve navigasyonun azizliği ile arabayı verene kadar şirket kapanmıştı ve geceliğine 50 dolar otopark parası verdik. O gece yorgunluk, üşüme ve kaybolmanın verdiği moral bozukluğu ile odaya gidip direk uyuduk. Newyork’da 8 gün bizi bekliyordu.

1.GÜN: Sabah güzel bir uyku çekip güne başladık. Boston’da geçirdiğimiz 2 gün bizim uyku problemimizi de çözmüştü, artık Amerikalı gibi güne başlayabilirdik. İlk gün otelde alınan bir kahvaltı sonrası arabamızı verip, kendimizi sokaklara bıraktık. İlk durak her turist gibi Central Park oldu, parkın büyüklüğüne inanamazsınız, koskoca şehrin, bina yığınının içerisinde böylesine dev bir park yapmak, takdire şayan. Bizde niye yok diye dövünmeden durmak mümkün değil. Güzel bir yürüyüş, ufak bir turun ardından, tavsiye üzerine parkın içerisindeki Boat House’da öğlen yemeği sırasına girip 40 dakikalık bekleyişin üzerine, güzel bir masayla öğlen yemeğimize oturduk. Newyork’da beklemeyi göze alın, her yerde bir sıra var ve o sıraya girmeden o restorana girmeniz imkansız. Rezervasyon olmadan sıra bekleseniz de gidemeyeceğiniz mekanlarda var, bunlar için opentable adlı siteden kontrolünüzü yapıp rezervasyonlarınızı yapabilirsiniz. Boat House parkın içerisinde gölün kenarında havalı bir restoran, armutlu bellinisi şiddetle tavsiye olunur, Buğra ve Tuğçe tavuk yedi, ben Fish&Chips yedim, kişi başı sadece bu yemeklere 50 dolar verdik, dakika bir öğlen yemeği 🙂 Yemeğimizi yedik, parktan çıkıp biraz keşif turuna başladık, ilk Lincoln Center alışveriş merkezinde dolanıp ardından ünlü 5.cadde’den yürümeye başladık ve simit sarayını keşfetmemizle tatilimize yeni bir boyut katıldı. Benim için Newyork aynı zamanda Sex and the City demek, izleyenler anlar ancak, en yakın arkadaşlarım Nergis, Ayça ben haftada bir birimizin evinde buluşur diziyi izler yorumlar yaparız. Tabi artık dizi ile beraber Newyork’u da ezberledik. Şimdi beşinci caddede bulunan New York Halk Kütüphanesi belki hepiniz için güzel , havalı bir kütüphane ama benim için Carrie ile Mr Big’in ilk düğün mekanı 🙂 Tabi düğünde gelmemesi de hem bizden beddua alması hem de akılda kalıcı olmasını sağladı. Yani diyeceğim o kütüphaneyi ziyaret edin, ender bedava girebileceğiniz yerlerden biri. İlk günün miskinliği ve acemiliği ile akşamüstü ettik saati, otelimize gidip biraz dinlendik ve Amerika’nın milli yiyeceği Hamburger ile akşam yemeğimizi 8.cadde de bulunan Five Guys’da yiyoruz. Hamburger nispeten ucuz bir menü kişi başı 15 dolar. Size bir tavsiye sakın parayı Türk Lirasına çevirmeye kalkmayın, unutun o işleri mutlu olun 🙂 İlk gece mekanımız Chelsea’de bulunan Standart Hotel Roof Top Bar’ı Le Bain. Yarım saat yürüyüş mesafesindeydi bizim otelimize. Yine koca bir kuyrukta bekleyip Buğra’nın mırıldanmalarına rağmen girdik. Güzel bir manzara, terasında insanların içkiden sonra girdiği bir jakuzisi ile enteresan bir mekan. İçkiler ortalama 20 dolar.Standart Hotel’de ayrıca Boom Boom Boom diye başka bir roof top daha var, denemek isterseniz 🙂

newyork

Central Park’da sokak çalgıcısı..

newyork

Central Parka ayak bastık pozu..

newyork

Fotoğrafımızı çektirdiğimiz kişinin Türk çıkması, Haberimiz yokmuş gibi çekin lütfen 🙂

newyork

Harita çözmek bizim işimiz..

newyork

Ney York sokaklarında..

newyork

Kütüphanede cıvıyanlar Kulübü 🙂

newyork

Standart Hotelden New York manzarası.

newyork

Standart Hotel.

2.GÜN: Bu ve bundan sonraki New York’da geçirdiğimiz bütün sabahlar simit sarayında geçirildi. Böyle de kıroyuz, Amerikalara gidip çay, simit yeriz. Kişi başı minimum 10 dolara çıktığımızı da söylemeden geçemeyeceğim. Ama Tuğçe’yle çok güzel bir taktik bulduk, bozuk paramız yok Buğra kardeşimiz sen ısmarla biz sana öderiz:) Tatil sonunda ve hala bugün dahil Buğra’nın hesabına göre 50 dolar toplamda borcumuz var :)Sanırım New York’da geçirdiğim en keyifli gün bugün. Köprüye gelmeden selfie çubuğumuzu da aldık, mutluluk selfie çubuğunda 🙂 Metro ile Chambers durağında inip Brooklyn köprüsünden yürüyerek karşıya geçtik. Biz Metro kart almadık ama sanırım hata ettik.Haftalığı 30 dolar veriyorsunuz sınırsız geçişe, normalde 1 geçiş 3 dolar.  Eğer müze severseniz ve özgürlük anıtını da göreceğim ve Empire States binasına da çıkarım diyorsanız size %42 indirim sağlayan New York city pass mutlaka edinmenizi tavsiye ederim. Evet köprüden geçiş çok keyifli ve karşı taraf Brooklyn. Alt taraf Dumbo, orada biraz dinlenip keyif yapıp turladıktan sonra tekrar karşıya geçtik. Pier durakları var, köprünün Manhattan tarafında, o duraklardan adalara giden gemiler kalkıyor. Tam da burada ünlü Amerikan markası Abercrombie mağazası var ve benim gördüğüm en uygun fiyatlı olanı, uğramadan olmaz tabii. Biz sadece gezen turu tercih ettik, isterseniz adalarda duran, özgürlük anıtının tepesine çıkmanıza olanak veren turlarda var, fakat aldığım duyumlara göre karşıdan görmek yeterli. Toplamda 3 adayı görüyorsunuz, biri baya gösterişli bütün filmlerin olmazsa olmazı Özgürlük anıtının bulunduğu Liberty Adası, diğeri eskiden göçmenlerin adaya ilk ayak basıp, testlere tabi tutulduğu ada Ellis Adası ve son olarak ikinci Dünya savaşında etkin olarak kullanılan Governors adası. Tur boyunca alt kattan açık havaya çıkmayan uyuz kardeşim Buğra; açık havada manzara süperdi :)Tur ortalama 2 saat sürüyor ve kişi başı 30 dolar. Biletleri isterseniz ufak bir indirimle internet üzerinden  www.statueoflibertytickets.com  adresinden alabilirsiniz. Feribotlar Battery Park yakınından kalkıyor, turdan sonra parka gidip, atıştırmalıklarımızı yiyip güzel bir keyif yaptık. Ayaklarımıza inen kara sulara rağmen Wall Street bölgesine geçtik. Girişte sizi Kadıköy’de bulunan boğamıza benzer bir boğa karşılıyor, arzu ederseniz bir resimlik canı var tabi fırsat bulursanız insan selinden. Vurulan ikiz kulelerin yerine yapılan havuzlar gerçekten alkışı hak ediyor, insana öyle bir duygu veriyor ki içine akan havuzlar ve kenarlarında yazan ölen insanların isimleri. Kahvelerimizi alıp otelimizin yolunu tutuyoruz. Bir saatlik dinlenmenin ardından New York’da en çok tavsiye edeceğim et restoranı Quality Meats. Rezervasyonsuz gitmeyiniz ve seçimi nelerden hoşlandığınızı söyleyip garsona bırakınız. Kişi başı 80 dolar verdik ama inanın değdi. Restoran 5. cadde 58 sokak da. Otelimizin yeri muhteşem olduğundan her yere yürüyerek gittik. New York’a gidip jazz dinlemeden olmuyor tabi. Buğra’nın dalga geçmelerine rağmen ısrarla baya bir jazz kulübü denedik. İlk durağımız Lincoln Center içerisinde bulunan canlı caz müziği dinleyebileceğiniz  Dizzy’s jazz Clup. Gitmeden programlara ve saatlerine mutlaka bakın.  Giriş ücreti yok, sadece içtiğinizi ödüyorsunuz bir bira 10 dolar. Müziğimizi dinleyip otelimize döndük.  Yorgunluktan ölmek sanırım doğru terim New York için, gezilecek o kadar çok yer var ki, bitmiyor, siz bitiyorsunuz şehir bitmiyor.

newyork

Brooklyn Köprüsü..

newyork

newyork

Selfie çekmek bizim işimiz:)

newyork

Özgürlük Anıtı, Liberty Adası.

newyork

Alt katta manzara çok güzel 🙂

newyork

newyork

Government Adası..

newyork

newyork

Battery Park..

newyork

İkiz Kulelerin yerine yapılan Havuzlar..

 

3.GÜN: Allahım nereye gidersem gideyim Yalovalıyım, Türküm, yani her şeyin sonunu çaya bağlıyorum. Sabah otelde kahvaltı olmasına rağmen kendimizi simit sarayına atıyoruz 🙂 Ondan sonra havaya girip kendimizi Metropolitian Museum of Art müzesine atıyoruz. Bu müzede giriş enteresan ne kadar istersen o kadar veriyorsun, sanırım New York da tek para hesabı yapmayan yer.  Biz 3 kişi için 10 usd verdik. Ama New York da gittiğim en güzel müze. Central Park doğu tarafından 82 sokak da bulunuyor. Parkın içerisinden de yürüyebilirsiniz. Oldukça büyük ve etkileyici olan bu müzede benim tavsiyelerim Egyptian Art ( 100-138 galeriler arası ),Arts of Africa, Oceania and the Americas ( 350-358 galeriler ),Dendur tapınağı,Servi Ağaçları- Van Gogh,İskambil Oynayanlar- Paul Cezanne,Otoportre- Rembrandt,Sokratesin Ölümü- Jacques Louis David. Zaten hepsini gezmeniz baya zor.Keyfinize göre seçerek ve eleyerek gezin derim. Buraya gitmişken aynı tarafta bulunan Guggenheim Müzeside modern sanat meraklılarına hitap eden bir diğer müze. Binası gayet şık ve fotoğraflanabilir. Biz girmedik, kardeşler de aynı fikirde karar kılıp dışarıdan binayı fotoğrafladık. Girişi 25 usd bilginize. Central Park keyfi yapmadan dönülmez, bu tatil boyunca dilimize dolanan Pop star yarışmacısı Fatih taklidi yapıp, yerler kaymıyor dansı ile tatilimize katan şahsa sonsuz teşekkürler 🙂 Hadi ya Google ‘a yazıp izleyin bence çok eğleneceksiniz:)) Sanırım en sevdiğim kısım bu, kimse kimsenin umrunda değil, parkta türkü söyleyip halay bile çektiğimiz oldu, inanın kimsenin umurunda değildik 🙂 Dönerken 49. sokakta bulunan Magnolia Bakery yemeden dönülmez deyip, o kuyruğa girip banana puding , rice puding , sprinkles cupcakes’lerimizi alıp çok yakında bulunan Bryant Parkta afiyetle yedik. Bryant parkta bence görülmesi yada kısa bir mola verilmesi gereken yerler arasında. Bir akşamüstü klasiği olarak akşama hazırlanmak için otelimize gittik.  Akşam yemeğimizi 8.cadde 46. sokakta bulunan italyan makarnacısı Becco’da yedik. Sınırsız makarna seçeneği ve sezar salata ve bir kadeh şarap 35 usd ödedik. Makarnalar inanılmaz lezzetli. New York da italyan yemeği ne alaka derseniz, kendine özgü mutfak kültürleri fazla olmadığı için dünya mutfağı konusunda uzmanlaşmış restoranlara sahip bir şehir. Akşam içkilerimiz için 230 Roof Top Bar’a doğru yol aldık. Buralara hep yürüyerek gittik, işte o yüzden otelin yeri önemli diyorum. 5 cadde 27.sokakta bulunan bar baya klas desem doğru tabir olur, harika bir New York manzarası eşliğinde ışıl ışıl binalara karşı içkilerinizi içme keyfi paha biçilemez. Ortalama içki 20 usd aralığında. Yalnız unutmadan hatırlatma yapayım, bizim garsonlarımıza kurban olalım, bunlar hesabı getirirken en az yüzde 15 olarak seçenekli bahşiş yazdırıyorlar ve ödemezseniz peşinizden geliyorlar, bunu da nasıl öğrendik,ilk tecrübe diyelim 🙂 Bahşişi düşünerek yiyin yemeğinizi, ve içkinizi ona göre için..

newyork

Metropolitian Museum of Art ..

newyork

 

newyork

Metropolitan Museum of Art

newyork

Guggenheim Müze Binası..

newyork

Central Parkda Chillout..

4.GÜN: Sabah kahvaltımızı tahmin ettiğiniz üzere yapıp, yanımıza meyve ve içeceklerimizi alıp Central park’da keyif yapmaya gittik. Yürüyüş yapıp, çimenlerde koca binaların ortasındaki muhteşem parkın tadını çıkarttık. Park o kadar büyük ki aynı gün bütün taraflarını gezmek yorucu olabilir. Bizde kuzey tarafında ki göl kısmına gittik o gün. Central Parkın doğusunda bulunan Sarabeth  brunch için çok güzel, mutlaka tavsiye ederim, fiyatlar biraz pahalı ama, deneyebilirsiniz. Bir diğer Müze MOMA denilen The Museum Of Modern Art 5 cadde 53. sokakta bulunuyor ve girişi 25 usd. Modern sanat meraklılarına hitap ediyor ama bence meraklı olmayanlarında uğraması gerekir, en azından modern sanatla ilgili fikir sahibi olmanıza yardımcı olur. Biz içerisindeki ufak film odalarına bile girdik ve baya keyif aldık. Akşam için otelde dinlendik ve müzikal biletimiz olduğu için 8 de yemeğimizi Shake Shack de yedik. 8.caddede bulunan hamburgerci bizim her dakika aklımıza işte bu dakikadan sonra takıldı, İstinye Parkta bulunan restoranına’da gitmiştim fakat New York suyundan mıdır nedir, inanılmaz lezzetliydi, bir hamburger üzerine bir sosisli götürdüğümü gururla söyleyebilirim. Şimdi gelelim Phantom Of The Opera kısmına, biletlerinizi aylar öncesinden almanız gerektiğini söyleyeyim, www.broadtickets.com adresinden temin edebilirsiniz. Ben en eski ve daha eğlenceli olacağını düşündüğüm için bu müzikali tercih ettim, adının opera olduğuna bakmayın bu bir müzikal, ve gerçekten bu gösteriden sonra niye broadway dediklerini anladım, inanılmazdı, mutlaka ama mutlaka tatil planınıza ekleyin. ben ikinci kategoriden 120 usd ye aldım biletimi, gayet güzeldi.

newyork

Yine bir gün Central Parktayız..

newyork museum

Moma da bir Türk..

newyork

New York Sokaklarında..

newyork

Phantom Of The Opera..

5.GÜN: İlk defa otelde kahvaltı edip. Metroya atlayıp Spring Street durağında inip Soho’yu gezmeye başladık. Güzel mağazaların ve kafelerin bulunduğu Soho’da alışveriş de yapabilirsiniz, güzelbir kafe de içkinizi de yudumlarsınız. Biz ilk Soho, ardından Little İtaly ve China Town kısımlarında yürüyüş yaptık. Hepsi birbirine çok yakın ve yürüyerek gezilebilecek kadar küçük. Soho’ya gidip Felix’de brunch yapmadan dönülmez diyorum. Buraya çok yakın çok tatlı bir park  Washington square park, dinlenmek için güzel bir nokta. Sokak çalgıcıları eşilinde ,üniversite öğrencileri ve gençlerin çoğunlukta bulunduğu bu parkı biz çok sevdik. Zaten o kadar yorulmuştuk ki resimden de görüldüğü üzere bayıldık. Tabi soho’ya gelmişken Carrie’nin evini görmeden olmaz, Buğra’nın bütün dalga geçmelerine rağmen evi bulup önünde fotoğrafımızı da çektirdik. Soho da Greenwich ave ile 7.cadde kesişiminde bulunuyor. Evi gördük, fotomuzu da çektirdik, başımız göğe erdi (bunları Buğra söylüyor) bütün New York filmlerinde geçen, resimlere konu olan bina Flatiron District binasına doğru yol aldık. Bazı meydanlarda ücretsiz oturulacak masa, sandalyeler bulunuyor ve baya keyifli. Bu meydanda da binanın tam karşısında böyle ufak bir mola mekanı var. Hem resim çektirip, hemde soluklanabilirsiniz. Otelimize gidip dinlenip akşam yine Soho’ya gittik. İlk hedefimiz Barollo olmasına rağmen mekanın kapalı olduğunu öğrenince Cipriani’de yarım saatlik bir bekleyiş üzerine güzel bir masa bulup inanılmaz güzel bir akşam yemeği yedik. İstanbul’da da şubesi bulununca menüde de İstanbul yazınca insanın bi hoşuna gidiyor 🙂 Güzel bir akşam yemeğinin ardından Tokyo ve Milano’da da şubesi bulunan Soho’da ki Blue Note Jazz Clup’a gittik. Tarihiniz tutarsa Buika dinleme imkanınız bile var. İnternet sitesinden programlara bakıp,önceden de biletleri satın almanız mümkün, iki seçenek var, bar ve masa olarak, masayı tercih etmenizde fayda var. Bilet fiyatları da performansa göre değişiyor. Metro’yu beklerken tabi her zamanki geyik muhabbetimiz ile  gülerken yanımıza gelen biri merhaba deyip bizle konuşmaya başladı, o ana kadar da bütün metroya binenlerle dalga geçtik, nasılsa Türkçe bilmiyorlar diye, önce ingilizce başlayan konuşma nerelisinle devam edince karşımızdakinin İstanbul demesiyle bizim acaba bunun dedikodusunu yaptık mı surat ifademizi anlatamam, hele de Buğra’nınkini 🙂 İşte böyle şeyler olabiliyor,  dikkat etmek de fayda var, metro arkadaşımız Bora’ya selamlar olsun :))

newyork

newyork

Little İtaly..

newyork

newyork

Washington Square Park..

newyork

Flatirion District, bizim tabirimizle ütü bina..

newyork

newyork

Blue Note Jazz Bar..

6.GÜN: Kahvaltının ardından yürüyerek The İndepid Sea, Air Museum’a gittik. Similasyon dahil kişibaşı 38 usd ödedik. Enteresan ve bence başkada bir yerde bulamayacağınız bir müze. 1943 yılında suya indirilen Intrepid uçak gemisi, II. Dünya savaşında Japon kamikaze saldırılarına uğramasına rağmen batmamış.Vietnam savaşı ve soğuk savaş yıllarının ardından 1974 yılında gazilik payesi ile emekliliğe ayrılıp müze haline gelmiş, gördüğünüz gibi adamlar her şeyi değerlendiriyorlar. Geçirdiği son kazadan sonra zorunlu olarak emekli edilen Concorde uçağı Intrepid’in yanında minnacık kalıyor. Yan iskelede ise nükleer başlıklı deniz altı Growler bulunuyor. Pist kısmında uçak ve helikopterler sergileniyor, en ilginçleri Cobra helikopteri ile Black Bird yani ‘Kara Kuş’ isimli uçak. Black Birdler 3500 km/saat hıza ulaşıp yerden 25.000 m yukarıda radarlara yakalanmadan uçabiliyor, temel görevleri soğuk savaşta Rusya nın havadan görüntülemekmiş. Cobra ve Black Birdler ilk olarak 1965 lerde uçurulmuş. 45 yıl önce bu tür teknolojileri kullanabilmeleri hayret verici. İçeride bir uçak similasyonuna katıldık Buğrayla, kumanda bendeyken baya ters dönüp, çakılma tehlikesi geçirdik, inanılmaz yetenekli olduğumu bir kez daha kanıtladım. Sıra Denizaltı Growleri de. Denizaltının içi tahmin edebileceğiniz gibi çok dar. 1958 de göreve başlayan denizaltı, sadece 6 yıl sonra emekliye ayrılmış. Dizel motora sahip olan Growler’in yakıt yakması için gerekli oksijeni alması için hergün su yüzüne çıkması gerekiyormuş. Ayrıca nükleer başlıklı füzeleri deniz altındayken fırlatamıyormuş. Bu sorunları çözmek için çalışan mühendisler nükleer yakıtlı denizaltıyı geliştirmiş. 6 ay boyunca deniz altından çıkması gerekmeyen yeni nesil denizaltılar piyasaya çıkınca Growlere de yol gözükmüş. Ve son olarak ilk uzay aracı olan Space Shuttle Pavilion ziyaretimizi yapıyoruz. Bizi satıp alışverişe Century 21’e giden kardeşimiz Tuğçe’ye tekrardan çok eğlendiğinizi söylemek isterim.

newyork

İlk Uzay Aracı, Space Shuttle Pavillon..

newyork

newyork

newyork

Müzeden çıkıp çok yakınında bulunan, eskiden tren yolu olarak kullanılan ve şimdi yeşillikler içerisinde yürüyüş yolu olarak kullanılan High Line ‘a gittik. Yürüyüş Chelsea’de bitiyor. Acıkan ikili kendini Soho yakınlarında bulunan Dos Caminos’a atar. Portakallı margaritası nefis, yanında mis gibi quesedilla, üzerine de nefis spesiyal tatlıları tadından yenmez. Metroya atlayıp 5.caddeye geçiyoruz, alışverişin dibine vuran kardeşimizle buluşup Barnes&Nobles’da buluşup hayalimiz pikapları alıyoruz. Burası baya ünlü bir kitapçı, içerisinde her çeşit DVD, aksesuar vb ürünler var, almasanız da uğrayın gezin, çok keyifli. Ben gitmedim ama Union Square ‘de Strand ikinci el kitapseverler için tam bir cennetmiş. Pikaplar elimizde otele gidip, akşam yemeği için Time Square meydanında bulunan  Bubba Gump’ın yolunu tuttuk, inanılmaz lezzetli karidesleri ile tatile damgasını vurdu diyebilirim. Masalarda iki tane tabela var; run forest run duruyorsa garsonlar uğramıyor, stop forest stop varsa garsonlar durup bir şeye ihtiyacınız olup olmadığını soruyorlar, en sonunda da garson gelip size forest gump filmi ile ilgili sorular soruyor, bildiğiniz takdirde hediyeler sizi bekliyor, gitmeyi düşünürseniz çalışıp gidin 🙂 Porsiyonlar inanılmaz büyük, seçimlerinizi ona göre yapın, fiyatlar da kişi başı ortalama 25 usd. Akşam West village 85.caddede  bulunan canlı müzik yapan Drom’a gittik. Şansınıza o gün ne çıkarsa dinliyorsunuz, çünkü günü gününe uymuyor müziklerin. Ayakta 15 usd koltuk 30 usd fiyatlı. Dilerseniz sitesinden bakıp programa göre karar verebilirsiniz.

newyork

High Line yürüyüş yolu..

7.GÜN: Sabah kahvaltımız ardından Tuğçe yine bizi Century 21’satıp ayrıldı. Bizde Buğrayla Colombus Cirkle Time Warner içinde ki Whole Foods’u talan edip , yanımıza yiyeceklerimizi alıp Central Park’da keyif yaptık. Parkın batı kısmında bulunan 79. sokak da Natural History  Museum. Bu müze girişi ücretsiz. Bu doğa tarih müzeside oldukça ilginç. Size tavsiyelerim Borasaurus (140 milyon yıllık dinazor iskeleti) 2.kat Rose Center, Hint Yıldızı (563 karatlık en büyük gökyakutu) Hall Of Gems and Minerals, Mavi Balina- Hall of Ocean Life 1.kat ve Haida Kanosu (sedir ağacından savaş kanosu19,2 m)Grand Gallery 1.kat. Bu müzeden çıktıktan sonra Buğra’nın hayatımda daha da müzeye gitmem demesiyle , New York da ne kadar çok müzeye gittiğimizi bir kez daha anladım:) Alışverişi biten Tuğçe ile buluşup Rockefeller Center’ a uğrayıp dolaştıktan sonra uzun kuyruğu da görüp yukarı çıkmaktan vazgeçtik. İki seçenek var biri Empire States , diğeri Rockefeller, New York’u yukarıdan görmek için. Bütün tatil hiç bir planımıza ses etmeyen Buğra’nın tek önerisi buraya gelmişken Empire States’e çıkalım demesiyle binayı gezip ertesi günkü planımıza Empire States ekleyip otele geri döndük. Akşam yemeğimizi Soho’da bulunan Enfes pizzacı Lombardis’de yedik, dikkat pizzalar inanılmaz büyük, seçiminizi ona göre yapın. Fiyatlar ortalama 30 usd kişi başı. Yemeğimizi yiyip yine Soho’da bulunan A60 Thompson Otel Roof Barına gittik. Yolu karıştırıp sorarken, bunlarda ne biçim insan yardımcı olmuyor derken, şansımıza çok tatlı bir siyahi denk geldi ve onunla da yolu karıştırıp bütün Soho’yu gezdik. I know, I am from Ney York deyip Soho sokaklarını arşınlarken, yol sorduğumuz bir kişinin ben de yeni geldim bilmiyorum demesiyle aksanından Türk olduğunu anlayıp, Tutku’yu da yanımıza katıp, sonuç olarak oteli bulduk. O kadar yorgunluğun üzerine biralarımızı yudumlayıp, yeni arkadaşımızla birlikte akşamın keyfini çıkarttık.

newyork

Colombus Cirkle Time Warner, resimdeki Ayçayı bulunuz..

newyork

Borasaurus (140 milyon yıllık dinazor iskeleti)

newyork

Mavi Balina- Hall of Ocean Life

empire states

Rockefeller Binası..

8.GÜN: Son günün yorgunluğu ile en büyük Macy’s e gittik 35 sokakta bulunan ve 5.cadde de bulunan Sax Fifth Avenue’ye uğrayıp göz gezdirdik ama hiç halimiz yoktu ve paralarda suyunu çekmişti 🙂 Son gün gitmemeye özen gösterin. New York’a gidip bir apple mağazası gezmeden olmaz ve İphone almadan olmaz diyerek 5. caddedeki Aplle mağazasına giriyoruz, gezmeye bile girebilirsiniz, ve tabi aynı yerde bulunan Nike mağazası da efsane. Alınacak son hediyeliklerimizi de alıp veda ederken bir shake shack daha yiyip Empire States’in yolunu tuttuk. Kişi başı 32 usd giriş ve 86.kata çıkılıyor. Tabi inanılmaz bir kuyruk sizi bekliyor, ama bence buna değer. New York’u yukarıdan görmek, içinden dışına çıkıp izlemek apayrı bir keyif. Tam çıkış saatinizi güneşin batımına denk getirin, manzara daha da güzel oluyor. Son akşam yemeğimiz yine Times Square meydanında bulunan Red Lobster restoran. istakoz sevenler buraya diyorum. Yemekten sonra Times Meydanında  bulunan ekrana gidip aaa bak biz gözüküyoruz yaşasın hareketini yapıp, meydan turu attık. Chelsea’ye doğru yola koyulup Phd Dream Hotel’in roof top barına gittik. Bütün roof topları görmemiz gerekiyor, eksik kalmamalıyız :))

newyork

Empire States’den New York Manzarası..

newyork

newyork

Times Square

Benim NewYork turuma ancak bu kadarı sığdı. Gidemediğim ve planınız uzunsa dahil edebileceğiniz yerleri de yazmak istiyorum.

Brunch için: Tartine West 4 minicik Fransız patiserisi, Chelsea de bulunan Pastis, Balzhazar akşam yemeği içinde olur fakat brunch’ı da iyi, Le pain quaditen hemen hemen her yerde var.

Gündüz Yemek:  Chelsea Market Chelsea Thai, Soho’da bulunan Marumi sushici ( 3 buçuk da kapanıp akşam 6 da geri açılıyor bilginize),Soho Gitane Morrocon Food, Soho Ev yapımı makarna penne için Peppe Rosso Sullivian, Çin yemeği için Phoenix Garden, Hot Dog için Mid town da Grey’s Papaya, En iyi Cheese Cakeiçin Eileen Cheesecake, hamburger için Corner Bistro.

Akşam Yemekleri; Asya mutfağı Budakkan, Dream Town’da Cherry, Chelsea’de bulunan akdeniz restoranı Catch,Hint yemeği için Tamarin, Chelsea’de ABC Kitchen, Fig and Olive, Çarşamba maç gecesi önerisi de Chelsea’de bulunan kanatçı Brother Jimmys.

Gece: Soho’da bulunan İtalyan bar pitti, Jane Hotel’in Roof Top Barı ve sonrasında Balo salonu, Dream Town da bulunan Elektrik Clup, Employees Clup, Acme Gece Clup, Lavo Night Clup. Benim kacirdiğim için en çok üzüldüğüm ise Woody Allen’ın Jazz performansı sergilediği Rosewood Hotel de bulunan The Cafe Caryle.