(2016 Haziran) Yıl 2001 üniversiteden yeni mezun olmuşum, ve her genç gibi yurt dışı hayalim var, hemen evrakları hazırladım başvurumu yaptım, randevumu bekliyorum, o da ne? Amerikada ki ikiz kuleler vuruldu, ertesi gün vize randevum var, evrağa bile bakmadan direk red yedim. Neyse demim Ayça senin yolunda değilmiş (bu cümleyi şimdi kuruyorum o zaman heralde kısmet demişimdir ) dedim. Yıl 2007 İstanbul’a gelen masum Ayça işe girdi çalışıyor, Londra’da yaşayan bir arkadaşı var hadi tatile diyor ve vizeye başvuruyor, konsolosluktan çalıştığım şirketi aradılar, daha yeni işe girmiş niye izin veriyorsunuz? sonuç yine red. Sonraki yıllar neredeyse dünyayı gezdim ama Londra lafını ağzıma dahi almadım, içimde hep bir korku vardı. İskoçya hayalim yıllardan beri vardı, konuşurken Edinburg planı yapalım dedik ve hemen ucuz bileti bulup aldık, ama nerden bilelim oraya da İngiltere vizesiyle giriliyormuş 🙂 Ay acaba Londra’ya da mı gitseydik darken bizim biletin tarihi değişti, hemen gidiş yönünü değiştirip Londra gidiş Edinburg dönüş yaptık. Bu arada bileti alış tarihimiz Eylül tatil haziran baya erkenciyiz. Vizeye geldi sıra, korku dolu rüyam gördüğünüz gibi yazıyıda yazabiliyorsam son buldu ve vizemi aldım. Gidiş dönüş 550 tl biletimiz Heatrow havalimanına. Burada bir kaç şey söylemek istiyorum, ucuz bilet bakarken unutmayın havaalanından şehre gidiş de inanılmaz yüksek fiyatlara olabiliyor. özellikle Heatrow ve Gatwick havaalanlarını tercih edin, metro ve tren ulaşımı bulunuyor. Stansted ve Luton havaalanı bu konuda biraz sıkıntılı otobüzler var ve 3 saate yakın sürüyor. Sabah 07:45 uçağıyla yaklaşık 3 saatlik yolculukla Heatrow havaalanına vardık. Rötar yok herşey yolunda, pasaport control tamam ama benim valizim yok, o İstanbul’da kalmayı tercih etmiş. Bir sonraki uçakla gelicekmiş, elimi kolumu sallayarak eve gittim 🙂 Ev tuttuk airbnb sitesinden, oxford caddesi Londra’nın bildiğiniz üzere en ünlü caddesi oraya yürüyerek 10 dakika falan mesafede 4 gece kişi başı 1.100 TL ödedik. Ama bu tatilde karar verdim ev tutma olayı bana göre değil, bir resepsiyon yok akşam valizlerini almak için, ya da bırakmak için, temizlik için her gün odaya gelen biri yok, aynı havluları kullanıyorsun ve en kötüsü o kadar katı valizle sen çıkıyorsun:) Tercih sizin tabi ki  fiyat daha uygun oluyor çünkü.. Eve eşyalarımızı bıraktığımız gibi programımıza sadık kalarak yola çıktık.

Saat 1 de planladığımız gibi gezmeye başladık. Ama acıkan karın ve benim hamburger sevdam bizi Byron’a götürdü, Londra’nın en iyi hamburgercisi ve baya sık bulunuyor, size yakın olanını seçin.  İlk durak Buckingham Sarayı. İlk 1705 yılında kır evi olarak yapılmış daha sonar eklemeler, yıkılmalar, yeniden düzenlenmeler, selamlama balkonu darken bugünkü halini almış ve kraliyet ailesinin hem evi olmuş hemde ziyaretçilere açılmış. Biz içine girmedik dışından fotoğraf çekindik ama siz mutlaka asker değişim saatini göre gidin saat 11:30 da başlıyor. Hemen sarayın yanından Hyde Parka dalıyoruz ve mis gibi havanın keyfini çıkarıyoruz, içerisinde göller, heykeller, oturma alanları, bazı yerlerinden harika manzaralar ve bir de eskiden sokak hatiplerinin serbest konuşma yeri olan Speakers Corner bulunmaktadır. Valla dünyada en özendiğim yerler bu parklar, Londra’da da aynı duyguya kapıldım şehrin ortasında nefes alınabişlecek muhteşem yerler bırakmışlar, bizde siestanın keyfini çıkardık. Parktan çıkıp Big Ben ve telefon kulübesi manzarasına karşı fotoğraflarımızı çekindik. 1834 de yapılan Big Ben dünyanın en büyük ikinci dört yüzlü saat kulesiymiş, En büyüğü mekke saat kulesiymiş Suudi Arabistan’da bulunan. Evet Geldik London Eye kısmına , ben çıkmayı tercih etmedim, uzun kuyruklar var fakat biletinizi önceden internetten alırsanız kuyruk beklemiyorsunuz meraklılarına duyurulur. Çünkü aynı manzaryı daha az kuyrukla akşam içkimi yudumlarken de görme fırsatım vardı:) London Eye Avrupa’da bilinen en yüksek dönme dolap olma özelliğine sahip. Biz London Eye!a karşı fotoğraflarımızı çekinip Tower Bridge’e gitmek üzere metroya atlıyoruz. Metro kısmına gelelim Oyster 5 pound karşılığında depozitolu olarak alınıyor, dönerken paranızı geri alabilirsiniz ama eğer temazsız kredi kartınız varsa direk geçişlerde kullanabiliyorsunuz. Metrodan iner inmez 1894 yılında kullanıma açılan ve açılıp deniz trafiğine de geçiş veren bu harşka tasarım köprüye ulaşıyoruz. Köprünün kenarında banklarda ya da kafelrde oturup Times nehrinin keyfinide çıkarmayı unutmayın. Woody Allen sevgim film sahnelerini bile ezberlettiriyor bana Maç Sayısı filmi de bana Londra sevgisi aşılamıştır yüzüğün kaybolduğu sahne sanırım bu köprünün altında oldu 🙂 İzlemeyenler mutlaka izlesin en iyilerinden biridir. Bir de Guy Ritchie’de Sherlock Holmes filmiyle eski Londra’yı en güzel resmeden yönetmendir bence. Aman tanrım 5 çayına yetişmemiz gerekiyor hemen metroya atlayıp Piccadilly’de bulunan Fortnum&Mason’a gittik. Mutlaka rezervasyon yaptırın yer asla bulamazsınız. Tabii burası biraz pahalı fakat en iyisi bu işi deneyimlemek için., ay kraliçe bile buraya gidiyormuş bizim neyimiz eksik, vallahi 225 tl (50 pound) yi verince bizim eksik olaymış diyebilirdik 🙂 Biraz pahalı ama bence değer, Duygu’nun şimdi biz pasta kek ve çaya 50 pound mu verdik deyişi hala kulaklarımda:) Ama ayaklarımızı inanın hissetmiyorduk, bende fotoğraflarda güzel çıksın deyip giydiğim 10 kiloluk elbisemle yorgunluktan ölüyordum aynı zamanda bizede dinlenme yeri oldu. Akşam Thriller Live (Michael Jockson) şova gittik. Biletlerimizi önceden aldık kişi başı 50 pound, çok eğlenceliydi, zaten Londra’da mutlaka bir şova gidin. Çıktık ve bir telefon geldi valizim gelmiş evin önündeymiş, koşarak eve yetiştik, adamlar o kadar kuralcı ki telefonda kendisine yalvardım beklesin diye allahtan yetiştik. 5 çayından doyan biz akşam manzara ve keyif eşliğinde içki içmeye Aqua Shard’a gittik, Londra manzarası eşliğinde keyfimize diyecek yoktu.Orlamama bir içki 20 pound. Taksiye bindik giderken ve gelirken tek yön 25 pound tutu. Taksiler biraz pahalı bilginiz olsun mesafeye göre tabi. Ve ilk gece sona erdi.

london

Buckhingham Palace..

londra

Siesta en sevdiğimiz..

london

Yeşilliklerin güzelliği..

london

Hyde Park VS London Eye..

londra

Big Ben..

london

En sevdiğim foto…

londra

London Eye..

londra

londra

Tower Bridge..

londra

Allahım taksilerin tatlılığı..

london

Ekip şahane..

londra

İşte 5 çayımız tam 225 tl ‘lik :))

londra

Aqua Shard ve muhteşem Londra manzarası..

londra

Çekilin Thriller’a yetişiyoruz..

 

Cumartesi harika bir güne uyandık, hava miss, güneşli bir Londra hayal darken şansımıza bütün tatil sıcacıktı. Sabah kahvaltı için Londra ve birleşik krallık’da baya ünlü kahvaltıcı ve pastacı Patisserie Valerie’de harika bir kahvaltı ile güne başladık, omletimiz sandviçimiz ve çayımız kişi başı 14 pound verdik. Ve 27 km boyunca yürüdük 🙂 İlk durak Trafalgar Meydanı, Trafalgar savaşından sonar meydandaki binalarında yıkılmasıyla 1845 yılında bugünkü halini almış. Oradan eskinin sebze meyve pazarı , şimdinin kafelerin, sokak göstericilerinin bulunduğu çok tatlı mekanı Covent Garden’a gittik. Yeni durak Soho , Newyork gibi bende baya şok yarattı nişantaşı bin basar 🙂 Carnaby araba girmeyen caddesi ve en ünlü caddesi gezmeye buradan başlayabilirsiniz. Ardından çin mahallesi zaten dibinde Soho’nun. 27 km ‘yi nasıl doldurduk sanıyorsunuz bitmedi 🙂 Chelsea’de bulunan meydan ve Sloane meydanına  ufak bir göz attık, sanat meraklıları için Saathci Gallery burada bulunuyor modern sanatın en iyi örneklerinin sergilendiği bu galeriyi vaktiniz varsa mutlaka gezin. Yorgunluktan ölmek üzereyken minik çok tatlı meydan Duke of York Square de ki Polpo Restoranda kahve ve tatlı ile kendimize geldik. Eklemeden geçemeyeceğim, Chelsea en beğendiğim muhitlerden biri. Metroya atlayıp Nothing Hill’e vardık. Sanırım listemde bir Numara, ilk durak ünlü Nothing Hill filminin en önemli yakalanma sahnesinin çekildiği evi bulmak, o kadar küçük mavi bir kapılı ev ki biraz zorlanıyorsunuz ama meydandakş starbucks’ın hemen yanı 🙂 Burada ki evler muhteşem, sokaklar harika, kafeler de öyle ama en önemli kısım harika vintage mağazalara sahip ve ünlü pazar Portobello market burada bulunuyor. Ve inanılmaz kıyafetler var , üşenmeyin gezin..  Nothing Hill’den çıkıp metroya atlayıp  Camden’ a gittik. Camden eskiden Londra’nın Harlemiymiş ve gitmeye korkarmış insanlar ama Amy Winehouse burada yaşadıktan sonar ve son yıllarda yüzü değişmiş, eğlencenin, keyfin, salaş muhabbetin adresi olmuş, benimde bir numarama oturdu, labirent gibi sokakları, renkli mağazaları, kalabalığı, sokakların süsleri ile tek geçerim. Şimdi gezi kısmı bitti, gitmeden once uzun araştırmalarımız sonucu Londra’da bulunan Burbery outlet’in methini duymuştuk, Metroya binip Hackney’de iniyorsunuz, tam rengi söylemiyorum çünkü hangi duraktan bindiğinize göre değişiyor, ama ineceğiniz durak Hackney, inip karşıya geçince kocaman Tesco market var , market solunuza kalıp yürürken sağdan ikinci sokakta bulunuyor. Şimdi gelelim ucuzluk kısmına 3 kişi gittik bir tek ben terlik aldım 🙂 Geneli pahalı ama bu size yanıltmasın çünkü zamana ve güne göre değişiyormuş sevdiğiniz bir marka ise şansınızı deneyin derim. Akşam yemeğine hazırlanmak için kapanan mağazadan koşarak uzaklaştık (6 da kapanıyor) Evimize gelip hazırlandık. Bu akşamki restoranımız Piccadilly’de bulunan The Wolseley, bina 1921 yılında araba galerisi olarak yapılmış, sonra banka, ardından çin restoranı ve en son 2003 yılında avrupa restoranı olarak bugüne devam etmiş, ünlülerin her geldiğinde uğrak yeri, içerisi inanılmaz güzel, yemekler az çeşit ama doğru karar verirseniz çok lezzetli, fiyatlar içkilerle beraber kişi başı ortalama 40 pound. Yemeğe yıllardır göremediğim kuzenin Feyza ve yine Yalova’dan çocukluk arkadaşım Sema’da katıldı, programı orada yaşayan bütün arkadaşlarıma attım ve geldikleri için buradanda teşekkür ederim, harika bir akşam geçirdik. Yemekten sonra Soho’da bulunan ünlü gece klünü The box’a gittik ama biz gidene kadar saat çok geç oldu ve kapı inanılmaz kalabalıktı, tam bir saat kapıda bekledik ve sonuç giremedik 🙁 11 gibi gidin bence sıra olmadan şansınızı deneyin, çünkü burası şu an en iyi gece klübü diye geçiyor. İçeri giremeyen biz eve koşarak döndük ve hemen uyuduk.

londra

Lonrda’da bize 27 km’lik gün başlamıştır.

londra

Trafalgar Meydanı..

londra

Chelsea’nin huzuru ve muhteşem evleri..

londra

Covent Garden..

londra

Nothing Hill filmin kapısı bulunmuştur 🙂

londra

Nothing Hill..

londra

Camden …

london

Camden Lock..

london

Çok seviliyorum ya herkes foto çekilmek istiyor 🙂

londra

Amy 🙁

london

Londra’nın modern yüzü..

london

Mesafeler aşılır.. Teşekkürler kızlar Feyza, Sema 🙂

Pazar sabahı 8 buçuk treniyle Brighton’a doğru yola çıktık. Yaklaşık 1 saatlik yolculuğun ardından vardık. Biletimizi önceden aldık ve promosyon ile 15 pound’a aldık. Brighton Tuğçe’nin yıllar once yaşadığı yer olduğundan ve benim deniz sevdamdan dolayı listemize aldığımız bir kent. Manş denizine karşı kurulmuş Brighton , biraz öğrenci kenti, biraz sayfiye yeri. Kocaman bir sahil şeridinde yürüyüş yaparak güne başladık. Hava mis, sahilde kocaman bir pazar kurulmuş, Tuğçe’nin 10 yıl once bıraktığı Türk tostçusunu tabi ki bulamadık 🙂 Ne yesek diye düşünürken pazara geri döndük, bir tezgahtan domates, diğerinden peynir, zeytin, diğerinden ekmek alıp hepsini dilimlettirip (bunu orada nasıl yaptırdım bende inanamıyorum) çayımızıda alıp bir tezgahın önünde denize karşı piknik yaptık. Ardından sahil boyunca seyir için konulmuş sandalyelere uzanıp manzaranın ve huzurun tadını çıkarttık. Brighton’ın simgesi Pier’e doğru yürüyüş yaptık. İlk Pier 1899 yılında yapılmış ve yangın sebebiyle 2003 yılında kapanmış. Şimdiki Pier yenisi oraya giderken eskisinin kalıntılarını görüyorsunuz. Pier içerisinde yemek yerleri, kumarhaneleri, eğlence merkezleri, lunaparkı olan aktivite dolu bir mekan. Buraya giderkende en ünlü fish&chips yiyebileceğiniz mekanlar Brighton’da bulunuyor. Biraz da şehrin içerisine dalalım diyoruz ve harika park Preston’dan geçerek hint mimarisinden esinlenerek yapılan yazlık saray Royal Pavillon Brighton Sarayının bahçesinde gezip, çimlerde keyif yapıyoruz. Gezmek isteyenler için Brighton Museum art Gallery, Oyuncak müzesi, Kuruşla çalışan makineler müzesi bulunuyor. Sokakları gezip tekrar tren istasyonuna dönüyoruz. Yolculuk sonrası tren istasyonunda grup dağılıyor. Ben Yalova’dan arkadaşım Gülizle buluşup Greenwich’e giderken, Tuğçeyle Duygu ünlü mağaza Primark’a doğru yol aldılar. Biz Gülizle metroya atladık ve kısa olmayan yaklaşık 45 dakikalık yolculuk sonrası Greenwich’e vardık. Parka doğru yürürken harika bir vintage pazarı bulduk, elimden gelse bütün pazarı alabilirdim, bir broş ve bir fular alıp yola devam ettik. Bayılıyorum çok eski şeyler almaya, benden once kim kullanmış, nerelere gitmiş hayali bile güzel.  Meridyenleri ilgilizler bulduğu için başlangıç meridyenininde buradan geçtiğini Kabul edip ettirmişler 🙂 Ama park harika, kasaba çok güzel, evler çok tatlı, sessiz. sakin, kafeleri şirin bence mutlaka Londra listenize alın. Parkı gezdik, etrafı dolaştık, keyif yaptık ve bir kahveyi hak ettik. İslington gençlerin baya rabet ettiği kaliteli kafelerin olduğu ve yaşamın olduğu bir semt. Daha once notlarıma almıştım zaten sağolsun Güliz de hiç itiraz etmedi 🙂 Kipferl Kafe çok tatlı bir sokakta, kahveleri harika, dekoru da gayet güzel, ilk kahveler içilir ama gezmeye devam edilir ve ikinci kahve tatlılar için ona bıraktım, meydanda harika La Farola restorana gittik, köşeye kurulduk ve dedikodunun dibine vurduk. Fiyat bilmiyorum arkadaşım ısmarladı 🙂 Akşam için kızlarla evde buluşmaya gittim. Hazırlanıp akşam yemeği için Novikov restorana gittik.Bu geceki arkadaşım Pınar, Londra’nın biraz dışında Fleet diye harika bir kasabada yaşıyor, bir sonraki rotam belli yani . Rezervasyonunuzu önceden yapın mutlaka ve italyan kısmına yapın çünkü yemekler harika. Kişi başı 50 pound harcama zorunluluğu var ona göre yiyin. Alt katında harika bir barı var yemekten sonar oraya indik zaten bütün gece bize yetti, müzikler de güzeldi. Ama bir içki 20 pound civarı aklınızda olsun , ayrıca kıyafet zounluluğu var spor ayakkabı olmuyor. Bizim kızlar biraz erken davrandı, biz Pınarla direndik ama sabah yolculuğumuz vardı en fazla 3 yapabildik.

london

Wellcome to Brighton..

brighton

Brighton’da sabah kahvaltısı pikniğimiz 🙂 Türk aklı her yerde..

london

Pier Manzaram ve keyfim ve kahyam :))

london

Brighton..

london

Brighton Pier…

london

Greenwich Parkı bir harika..

london

Sıfır mı Meridyen?

london

Greenwich’den Londra Manzarası..

london

Londra..

london

Novikov Restoran ve miss gibi italyan yemekleri…

Pazartesi sabahı Cambridge biletlerimizi almıştık zaten, gün içerisinde istediğin saatte gidiş geliş yapabiliyosun 16 pound fiyatı, önceden saatlerini sorun bazı trenler daha hızlı gidiyor. Biz 9 trenine bindik ve güzeller güzeli Cambridge’e yaklaşık bir saate vardık. Şehir adını Nehrin adı Cam ve Bridge üzerindeki köprilerle birleşmesinden oluşmuş.  Dünyanın en iyi 5 üniversitesinden biri olan Cambridge bu şehirde bulunuyor ve şehrin içerisinde her tarafta bir kolej bulunuyor, çoğunun girişi ücretli ve hepsi birbirine benziyor, bence gözünüze kestirdiğinizi gezin. Burada yapmadan dönmeyin diyeceğim tek şey kanal turu. Kolejlerin hepsini bu sayede görüp hikayesini de dinleyebilirsiniz, şansınıza umarım hava da güzel olur. Biz kişi başı 12 pound verdik, rehberimizde çok tatlıydı. Agora merkezdeki en tatlı restoran bence , çünkü Türk restoranı, sucuklu yumurta yiyebilirsiniz ya da özlediyseniz kuru fasulye ya da fish and chips, karar size kalmış. Biz harika bir Türk kahvaltısı yaptık mis.. Çarşısı dükkanları da çok keyifli , ufak bir çarşı turuda yapıp koşarak 3 trenine bindik. Londra’ya dönen grup için ilk durak kahveci kardeşin önerisiyle Avrupa’nın en iyi kahvecisi seçilen Workshop Coffee’ye bir kahve molası vermeye gittik, bu kkafelerin sanırım 4 tane şubesi var internetten bakıp yakın olanına mutlaka gidin ve benim içinde bir kahve için, inanın tadına varınca teşekkür ediceksiniz ve kahve çekirdeklerinden de almayı unutmayın. Kahve sonrası gurup yine dağıldı, Tuğçeyle Duygu alışverişin kollarına attılar kendilerini, bizde pınarla Soho’da ki plakçılara doğru yol aldım ama pazar olduğunu unuttuk ve plak alamadım 🙁 Bizde Soho’da Muriels Kitchen diye harika bir kafe restorana gittik. Kişleri inanılmaz , çayları da öyle :)) Pınarla ayrılık çanları çaldı ve eve gittim ben. Akşam İstakozcuların kralı Big Easy’e rezervasyonumuz vardı, içerisi çok tarz, kocaman istakozları yemek için kocaman önlüklerde geliyor ve bir yandan elleriniz batarak , o istakozları kırıp hazineyi bulmaya çalışıyorsunuz:) Ama hazine değerli 🙂 Kişi başı 25 pound verdik. Londra’da son gecemiz ve biz yorgunluktan ölüyorduk, yemek sonrası taksiye atlayıp evimize gittik. Çünkü ertesi gün Harika şehir Edinburgh bizi bekliyordu 🙂

london

Pınarım gelmiş..

london

Yalova’da Cmbridge vardı da biz mi okumadık :)))

london

İşte bunlar hep üniversite şaka gibi dimi?

london

Lovely Cambridge..

london

Kanal turu yapmadan asla dönmeyiniz..

london

Big Easy ve Lezzetli İstakozlarımız..

 

Listemiz Hazır;

1-  Gezilecek Yerler; Buckingham ve asker değişim törenine denk getirirseniz muhteşem olur, Hyde Park yatın uzanın serilin çimlere, Big Ben manzarasına karşı bir fotoğraf, bir de telefon kulübesi buldunuz mu enfes fotoğraf oluyor, Oxford Street’de bir tür atalım, Lüks alışverişin dibi derseniz Harrods’a uğrayın,Millenium Bridge ve Tower Bridge ve Times nehri kıyısında bir yürüyüş, En büyük Katedral St Paul’s Cathedral London’da bir mum dikilebilir, Sanatseverler için modern sanat Saatchi Galery, Tarihi Trafalgar meydanı, En güzel konserlerin yapıldığı Royal Albert Hall, Greenwich gözlemevi ve parkı, Londra Kalesi( Tower London), biletlerinizi önceden almak koşuluyla harika bir Londra manzarası için London Eye , Müze meraklıları için ücretsiz müzeler Science Museum(bilim müzesi), National History Museum (doğa tarihi müzesi),Victoria and Albert Museum, ücretli kısımlar Madame Tussauds müzes ve yakınındaki park Regent’s Park,, Londra Müzesi(British Museum) yine ücretsiz bir müze, National Gallery ve National Portraid Gallery de Trafalgar meydanında bulunuyor ve ücretsiz giriş, meraklıları için dünyanın en büyük kütüphanesi British Library.

2- Gezilecek semtler; Covent Garden, Soho(carnapy caddesi) ve yanındaki çin mahallesi, Chelsea, Sloane meydanı, Nothing Hill, Camden Town, Piccadilly Circus,  Angel ve İslington, South Kensington, Oxford, Greenwich.

3- Yapmadan dönmeyiniz; Londra’ya gitmişken bir müzikale gitmeden, İkinci el pazarları (bricklane market  pazar günü açık ve Nothing Hill’de ki  Portobello) gezmeden, Hyde Park’da çimenlere uzanmadan, Times Nehrine karşı kahvenizi içmeden, 5 çayı keyfini yapmadan, Fish Nad Chips yemeden, Kitap meraklıları için Daunt Books Marylebone (high Street) ‘a uğramadan

4- Kahvaltı ve Kahve ; Patisserie Valerie, Workshop Coffee, 5 çayı Fortnum&Mason, alışverişinizi yapıp kendiniz kahvaltı hazırlamak için Brough Market, Kipferl Café İslongton, Ottolenghi Kafe İslington, Colbert Sloane Square’de  kahvaltı, South Kensington da bulunan Aubaine kahvaltı , Monmouth Café kahvaltı ve kahve için, Muriels Kitchen Kiş ile sabah kahvlatısı ve çay için harika adres Soho’da.

5- Yemek ve Gece ; Aqua Samba gece harika manzarası ve içki için önerimdri, tam karşısında bulunan  Shard’da aynı şekilde super, akşam yemeği The Wolseley tek geçerim,Gece klübü The Box giremedim ama harikaymış, Hamburger için Byron, İslington The Narrow Boat Pub, Nobu Restoran,  The Angel Sea Arms (South Kensington), Chelsea’de bulunan The Ivy harika bir dekoru var, ünlülerin uğrak yeri Bluebird restoran, Bir şampanya için Chiltern Fire House, Jacks Kings Road herşeyi bulabileceğiniz bir yer, The Provideres Restoran, Novikov Restoran ve alt katındaki barı, Grain Store öğle yemeği için Kings Cross’da bulunuyor, Big Easy istakozun tek adresi, Kingly Court Café ve Restaurant London, Polpo öğlen yemeği ve kahve için, Steak&Co (quality Meats), çocuklular için Rainforest café değişik bir tarzı var.

6- Alışveriş için Primark pajama ve ıvır zıvır için, Anthropologie Londra markası bakın tarzınız uyarsa mutlaka ziyaret edin, İkinci el mağazaraını Bricklane market  pazar günü açık ve Nothing Hill’de ki  Portobello mutlaka uğrayın, Selfriges Avm ve içerisinde bulunan mucize krem Charlotte Tilbury’den almadan bence dönmeyin 🙂 , Soho ve Sloane Square tarafında çok güzel butikler var, pahalı zevkleriniz varsa Harrods tam size göre.