Sanırım hayatımın en anlamlı seyahatini yazıyorum… Hep hayalimdi Havana’ya gitmek, bir türlü denk getiremedim, uyduramadım, uyduranı bulamadım ve olmadı.. Hep Fidel ölmeden gideyim diye düşünüyordum ama olmamıştı… İşte her zaman söylediğim gibi her şeyin bir sebebi varmış, başka bir amaca hizmet ediyormuş. İlişkiye başladığımızın birinci ayındaydık ve ben yine Havana’ya gitmek istiyordum ama 1 mayıs tarihli.  Aradım ve söyledim, biletleri bulmuştum Miami gidiş dönüş 1.750 TL. Biz biletleri alırken direk Havana uçuşu yoktu. 6 at sonrasına plan yapmak inanın beni de düşündürdü ama, insan hissediyor. İlk iş biletleri aldım ve zaman başladı 🙂 İçimden acaba bana orada evlenme teklifi eder mi diye düşünüyordum, ne evlenme eklifi orada evlenmek nasip oldu 🙂 13 Aralık evlenme teklifi aldım ve Havana da evlensek nasıl olur diye bir soru geldi.. İnanın bunu hayal bile etmemiştim, en çok gitmek istediğim şehirde, aşık olduğum adamla evlenmek fikri rüya gibi… Başladık evrak gidiş gelişine Havana da 4 gün kalıyoruz ve bunun 3 günü tatil, öğreniyoruz ki mail ile yolladığımız evrakları 2 gün once konsolosluğa vermemiz gerekiyormuş. Tam bir şok yaşarken firma tarafından bilet tarihimiz de bir değişiklik oldu ve o arada Thy Havana’ya direk uçuş başlattı. Ücretsiz gidiş uçuşumuzu Havana yaptık ve evrakları konsolosluğa verip, valizleri de orada bırakıp yarım gün Havana gezip Miami’ye geri döndük.

İlk ufak tüyolarla başlayalım iki çeşit para birimi kullanıyorlar. Küba’ya yapabileceğiniz en keyifli tur, bir araba kiralayarak, özel bir rehberin eşliğinde, her yere götürülmenizdir ,villalarda veya evlerde ve dairelerde, halkın içinde konaklanmanızdır. Biz eski Havana’da harika bir evde kaldık, tam merkezde, her gün temizlenen ve her sabah kahvaltı hazırlanan bir ev.  Küba adası 1200 kilometre uzun olduğundan, yedi ile on gün içinde ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Biz tam 7 gün kaldık 4 gün Havana, 3 gün Trinidad. Havana ülkenin başkenti, iki milyon nüfusu ile, tüm zevklere hitap eden kültür etkinlikleri ve  bütünlüğü ile gezilebilecek en önemli şehir. Unesco tarafından İnsanlık Mirası olarak tanımlanan Eski Havana Tarihi Merkezi 150 yılık yapılarıyla mükemmel manzaralar sergiliyor. Bu tarihi merkezin onarılmış bölgenin dışına da çıkmanızın ve halkın yaşadığı bölgeleri de gezmenizi özellikle tavsiye ediyorum. Güvenlik açısından bizim başımıza hiç bir şey gelmedi ama yine de tedbirli olun, pasaportunuzun fotokopisini alın yanınıza, çantalarınıza ve ceplerinize dikkat edin. Bir sineksavar mutlaka yanınıza alın. Biz gitmeden baya alışveriş yaptık yanımıza atıştırmalıklar, yiyecek vb şeyler aldık, market yok ara öğün için eğer restorana gitmiyorsanız sokaktan yenecek herhengi bir şey yok. Gelelim para kısmına Küba ya Euro getiriniz. Adaya kişi başına beş bin Euro beyan etmeksizin sokulabiliyor. Euro veya Dolar hiç bir yerde geçmiyor. Bozdurmanız gerekiyor. Normalde CUC veya Peso Cubano geçiyor. Peso Cubano ile hiçbir şey alamıyorsunuz. Sadece otobüslere binmek, meyve veya sebze almak veya devletin bu para birimi ile hizmet verdiği yerler için ise yarıyor. Dolaysıyla pek ihtiyacınız yoktur. Yalnız dikkat Euro veya Dolardan CUC almaya çalışırken insanlar sizleri kazıklayıp CUC yerine Peso Cubano verebilir. Bu nedenle her zaman otellerde, Bankalarda veya CADECA adında resmi para değiştirme mekânlardan paralarınızı sayarak alın. Havaalanına vardığınızda havaalanının her katında bir CADECA para değiştirme yeri mevcuttur. Şehre gitmeden oradan halledebilirsiniz ama dikkatle sayınız. Bu çok faydalı olacaktır özellikle otellerde kalmayacak olursanız. Cadeca’larda para bozdururken pasaportunuza ihtiyacınız olacaktır. Biz genelde Nacional otelde bozdurduk.

Evet ilk yarım günümüzden devam ediyorum, valizleri konsolosluğa bıraktık. Havaalanından fix tarife var 30 cuc, orada pazarlık Kabul edilmiyor ve başka türlü şehre ulaşamıyorsunuz. Ama şehir içinde mutlaka pazarlık yapın. 20’den 6’ya iniyorlar, o kadar yani aradaki fark. İlk durak ismini defalarca duyduğum Havana’nın en ünlü ve eski oteli Nacional Hotel. Harika bir behçesi var, canlı müzik, deniz manzarası ile mutlaka gitmeniz gereken yerler arasında. Gittiğimizde bahçede bir etkinlik vardı, kahve ve tatlılar ücretsizdi 🙂 Sanırım böyle bir şey bir daha olmaz, balımız başladı 🙂 Kahvemizi içip tatlımızı yedik ve kocaman deri koltukların keyfini çıkardık. Sonra biraz yürüyerek şehri gezelim dedik. Şehir yürümeyle pek olacak gibi değil arkadaşlar, hava sıcak ve baya bunaldık. Bisikletle  taşıma yapan araçlara bindik ve sahile geldik. Tam ne yapsak diye düşünürken yanımıza yaklaşan bir adam ve kadın ayaküstü yalanlarla bizi puro almaya bir eve götürdü. Yalanda o gün puro günüymüş ve indirim varmış, Fidel’in kullandığı puroyu satacakmış bize. Eve vardığımızda merdivenaltı bir yere girdik tam kaçmayı planlarken içeride 2 Türkle karşılaştık onları da kandırıp getirmişler, çantalardaki thy etiketini görünce sordular bize, anında beraber kaçtık oradan. Beraber Atatürk heykelini görmeye gittik. Dünyanın öbür ucunda bile saygı görülüp heykeli yapılmış Atatürk’ü orada görmek bizi baya duygulandırdı. Vaktimiz gelmişti ve akşam uçağıyla Miami’ye geri döndük.

havana

İlk gün hemen gurur veren Atamızın büstünü ziyaret ediyoruz..

3 gün Miami tatilinden sonra 28 nisan sabah Havana’ya vardık. Nikahımız o gündü. İlk eve gidip hazırlandık, gelinliğimle Havana sokaklarında herkesin bakışları arasında bir gün beni bekliyordu 🙂 Ev sahibi bize bir taksi ayarladı ve konsolosluğa götürdü. Ben beklerim sizi dedi, ama yok nikah bu beklemeyin dedik, adam bizi bekledi, düğün videomuzu çekti, fotoğraflarımızı çekti, ve o günden sonra Alberto nereye gitsek bizi götürdü getirdi. Eğer gidecek olursanız cubacastro@gmail.com ve facebook’dan Alberto Castro on hesabından haberleşebilirsiniz. Muhteşem bir adam, karmaya inanan, asla kazıklama peşinde olmayan ve her yeri size gezdirebilecek kadar iyi bilen biri. Tabi nikah çok özeldi, konsolosluğun bahçesinde oldu, hava muhteşemdi. Hayatımın en özel anıydı.. Sıcakta bütün gün gelinliğimle Havana sokaklarında dolaşmak biraz yordu beni 🙂 İlk durak hem bir mola hem fotoğraf için Nacional Otele gittik. Bahçede keyif ve çekim yaptık. Sonra küba sokaklarına vurduk kendimizi, yokluğun içinde mutluluğu gördük, sokaklar harap halde ama insanlar keyifli. Akşam yemeğimiz La Guarida’da yedik. Strwaberry and Chocolate filminin çekildiği restoran ve bir tarihi eser. İnanılmaz bir ambians, yemekler çok güzel, fiyatlar biraz yüksek 🙂 Ama bu bizim kutlama yemeğimizdi o yüzden keyfini çıkardık. Yemekten sonra Buena vista social club’ın en yasli uyelerinin ciktigi, Cafe Taberna’ya gittik. Müzikler acayip güzel ama yemek yemezseniz arka masalara kalıyorsunuz. Tavsiyem gitmeden once ufak bir salsa dersi alın ve dansın, müziğin keyfini çıkarın. Gün bitti bizde bittik ve ben artık Ayça Özceyhun’um :))

havana

Evet yüzümde Ayça Özceyhun olmanın mutluluğu ve Türk Konsolosluğu bahçesi..

havana

Havana sokaklarında 40 derece havada gelinlikle gezmek :))

havana

La Guarida’danın terası..

havana

İkinci gün Alberto ile sözleştik ve Pınar Del Rio’ya doğru yola çıktık. Burası puro tarlalarıy ile ünlü bir bölge. İlk dura Vinales vadisi. Seyir terasına doğru yürüdüm ve manzarayı görür görmez nutkum tutuldu. Cidden en son Bali’de bu kadar etkilenmiştim, ikinci de burası oldu. Seyir terasında manzaranın keyfini çıkartıp, fotoğraflarımızı çekildikten sonra Vinales Vadisi mağarasına gittik, biraz sıra bekleniyor ama sonra botlarla mağaradan çıkıyorsunuz, biz çok keyif aldık. Tabi ki karnımız acıktı ve kendimizi Vinales’in en iyi restoranı (salaş ama temiz ve lezzetli) El Olivo’ya attık. Fiyatlarda makul, makarnalar güzel 🙂 Karnımız doyunca yeni durak puro tarlaları oldu ve itiraf ediyorum tatilin en eğlenceli yanı tarlaları atlarla gezmekti. Minik bir rota yapmışlar arada durup dinlenebiliyorsunuz, mutlaka yapın bunu atlamayın. Yorucu bir turdan sonraki durak manzarayı oturarak izleyebileceğimiz bir restoran kafe Balcón del Valle ‘ye gittik. Vadi buradan inanılmaz gözüküyor. Yanımıza aldığımız yiyeceklerimizi yiyip, içeceklerimizi söyledik, bu keyfin tarifi yok dostlar. Dönüş vakti v  buçuk saatlik bir yolculuk sonrası evimizdeyiz.

vinales

İşte kanımı donduran muhteşem manzara ve Vinales Vadisi…

vinales

Vinales sokakları..

Üçüncü gün kendimizi okyanusa bırakalım dedik. Bu Havana insanı nerede denize giriyor dedik ve Alberto bizi El Mohito plajına bıraktı. Burada Kadir diye bir garson var annesi kadir İnanır’ı sevmiş adını Kadir koymuş, gittiğinizde öğlene balık istediğinizi söylerseniz taze balık yeme şansınız var. Plaj deyince aldanmayın, bedava şezlonglar, yerli halk, içkilerini almış, içtikçe dans ediyorlar. yani baya salaş bir ortam. Hemen ayak uydurduk, okyanus suyu, uçsuz kumsal, herşeye değer. Çok vakit kaybetmeden Alberto bizi aldı ve şehre döndük, üstümüzü değiştirip şehri keşfetmeye başladık.  Eski Havana sokaklarına attık kendimizi, fotoğraflar çekildik, insanları izledik, evlere baktık, rengarenk bir dünyanın içine girdik.  Akşam yemeği için seçimimiz La Cocina de Liliam, içerisi tarihle dolu bir ev düşünün, sahibi hala yaşıyor, salonuna girebiliyorsunuz, antikalara bakabiliyorsunuz, yemyeşil bir bahçe, masal gibi bir restoran ve fiyat olarak baya uygun. Tabi ki Havana’ya gelip Mohito içmeden dönülmez, Mojito’nun mucidi olan bar (süper turistik ama yapacak birşey yok, el mahkum gidilecek) La Bodeguita del Medio 1942 yılında açılmış. İlk açıldığında bara isim bile vermeye üşenen patronlar 1950 yılında bara La Bodeguita del Medio adını vermişler. Bu bar Mojito koktelyini ilk defa burada bulduğunu iddia ediyor ve bence öyle inanılmazdı , hayatımda içtiğim en iyi mohitoydu. Misal şeker kamışı suyu yerine şeker pancarı suyu asla kullanılmaz. Barın eski müdavimleri arasında Ernest Hemingway; devamında ünlü şair Pablo Neruda, efsanevi yazar Gabriel Garcia Marquez ve ünlü müzisyen Nat King Cole var. Zaten kapı kuyruk halinde ve sokağa taşan turist muhabbeti baya keyifli.

havana

Evet ya halk plajı ben de inanmak istemiyorum :))

havana

Muhteşem sokaklar..

 

Havana’da dördüncü gün  1 mayıs. Sabah 6 buçukta Alberto bizi alıp meydana en yakın yerde bıraktı. Yürümeye başladık, yarım saatin sonundaDevrim maydanına vardık. Size kalabalığı anlatamam, tam bir bayram, rengarenk kıyafetler, bayraklar, müzikler eşliğinde kortej halinde eskiden Fidel Castro’yu şimdi ise Raul Castro’yu selamlayarak yürünüyor, kendi adıma müthiş bir tecrübeydi.  Bayram bitince sözleştiğimiz saatte Alberto bizi aldı ,eve gelip biraz dinlendikten sonra eski Havana sokaklarına attık yine kendimizi. Bugünün içeceği Daguri ve en iyi mekan Ernest Hemingway ile ünlenen, içerisinde minik bir heykelininde olduğu bar El Floridita. Zaten kapıda kuyruk, içeride acayip eğlenceli müzikler varsa anlayın ki doğru yerdesiniz.  Akşam yemeği için rezervasyon şart, Havana’ya gider gitmez biz Nacional otele gidip telefonla rica edip para karşılığı bütün rezervasyonlarımızı yaptırdık. Siz de mutlaka önceden yapın. Son akşam yemeğimiz Riomar restoran. Burası için baya kişiden tavsiye aldık. Biraz daha lüks ve tarz bir restoran, deniz üstü balkonu var manzarası güzel, yemekler dünya mutfağı ve gerçekten lezzetli. Ama fiyatlar yüksek. Havana’da turist iseniz biraz para harcamayı göze almalısınız. Evde kahvaltı veriliyor zaten, biz btün öğlen yemeklerini geçiştirdik, götürdüklerimizle idare ettil, çünkü dediğim gibi arada bir yer yok ya lüks ya da yenmeyecek gibi. Sadece akşam yemeklerine para harcadığımız için makul oldu.  Yemekten sonra en iyi latin caz müziği yapan Gato tuerto’ya gittik. Vaktiniz olursa la zorra y el cuervo’ya da gidin, orası da baya meşhurmuş. Ve böylece Havana’da son gecemiz de bitti.

havana

Havana sokaklarında oldukça rastlayabileceğiniz kahramanlarının çizimi  Che Guavara..

havana

havana

Ertesi gün kahvaltıdan sonra otobüsle Trinidad’a gittik. Onu ayrı bir yazı ile yayınlayacağım. Bu benim gözümden Havana. Ben bayıldım, Tabi çok özel bir anım olmasının payı büyük ama gerçekten eşi benzeri olmayan bir yer. Siz de istiyorsanız vakit kaybetmeden gidin, bu geyiği yapmak istemiyorum ama yavaş yavaş eski havası kayboluyor.

Gidilecek yer olarak Küba listesini ayrı bir yazı ile yayımlayacağım çünkü aşırı uzun bir liste var elimde uzun gitmek isteyenler için tam bir cevher.