Yıl 2015 haziran ayı..Bordo aklımın ucundan geçmemiş şehirlerden biri, sanırım sizinde öyle , ama gidince sizde emin olun benim gibi bu modern ama bir o kadar tarihi, özgür, şarap ve öğrenci şehrini siz de çok seveceksiniz. O dönemde surlarla çevrili olan ve tüm binaları ahşap olan kentin zenginleri, birçok şehirde benzeri yaşanan yangın felaketinden çekinmekteydi. Şehrin önde gelenleri radikal bir kararla tüm şehri yıkıp taştan yapılarla inşa etmeye karar verir ve 18. yy da ahşap binalar yakılıp yerine taş olanları inşaa edilir ve o haliyle duruyor şehir. Merkezi araca kapalı ve bu eski şehir Unesco Dünya Mirası listesinde.  Bizim Bordo maceramız Tulus’dan bir trene binip günübirlik giderek oldu.

Tren 1 saat sonra Bordo’daydı. Tatar kardeşler mini Fransa turunun ikinci durağı günübirlik Bordro oldu. Ve biz bu şehri gezmeye once sahilden başladık. Şehir yürüyerek gezilebilecek şekilde, yok yürümem derseniz baya uygun fiyata bisiklet ya da kay kay kiralayıp, kafanıza göre gezip, size uygun istasyonda bırakabilirsiniz.

Tüm kartpostallarında göreceğiniz saray ve sarayın zekice düşünülmüş, çok eğlenceli havuzdan yansıması gerçekten inanılmaz. Saray, 18. yüzyılda şehrin yenilenmesi sırasında yapılmış ve şehrin zenginleri tarafından krala hediye edilmiş. Paris‘teki ünlü Versailles Sarayı’na benzetilecek şekilde inşa edilmiş. Sarayın karşısında ayna etkisi veren havuz Miroir d’eau‘yla beraber muhteşem bir manzara ve eğlenceli bir deneyim sunuyor. Havuzun içindeki su miktarı yaklaşık 2 cm, fakat zamanla su artıyor, azalıyor bazen buhar püskürtülüyor, gündüz ve gece devam eden bir görsel şölen sunuyor. Havuzdan bisikletiyle, kaykayıyla geçen insanlar, birbirine su sıçratan çocuklar, suda koşuşturan köpekler, gelip geçen tramvay manzaraya apayrı bir dinamizm katıyor. Buraya kesinlikle hem gündüz hem de ışıklandırılmış haliyle gece gelmelisiniz. Gece, sarayın ışıklandırmasıyla manzara daha büyüleyici. Havuzda koşturun, biraz ıslanmaktan zarar gelmez zira biz baya islandik ailecek :)) 1096 yılına uzanan St Andre katedrali de Unesco miras listesinde ve görülmeye değer. Hatta isterseniz yanındaki çan kulesine çıkıp Bordo’ya bir de yukarıdan bakın.

bordo

Evet muhteşem ayna havuzu..

bordo

Ve gezimize başlayalım ilk durak Triangle Dor(altın üçgen) eskiden zenginlerin yaşadığı şu anda da lüx markaların ve ofislerın bulunduğu bu bölge gezmek için iadeal. Adından da anlaşılacağı üzere üçgen içerisinde yer alan Notre Dam kilisesi ve dışındaki heykelleride görmeye değer.

bordo

Her Yerde bir sürpriz çıkabilir..

bordo

 

Notre Dam..

bordo

Bordo sokakları..

Esplanade Des Quinconces meydanında şehrin sembollerinden fransız devrimine ithafen yapılan Monument aux Girondins çeşmesi yer alıyor. Çeşmenin hemen önündeki meydanda antikacılar pazarı var. Orijinal eşyalar, eski kitaplar, plaklar arasında gezinmek oldukça keyifli. Butik yemek dükkanları da bulunmakta. Meydanın hemen yanındaki ağaçlar içindeki tramvay yolu da ayrı güzel. Meydan 18. yüzyılda yapıldığında bu kısım atların geçtiği yolmuş, şimdi tramvay rayları döşenmiş. Geçmiş gelecek bütün Avrupa’da olduğu gibi burada da iç içe.

bordo

 

Gördüğüm en güzel çeşmelerden biri ilki Roma aşk çeşmesi tabii ki de 🙂

bordo

 

Grand Theatre Unesco miras listesinde yer alıyor,devrimden sonra yapılmış en büyük tiyatro ve yayalara açık kısmın başlangıcında bulunuyor. Çarşamba ve cuma 2-4 ve 5 buçukta ufak bir ücret karşılığı ziyaret edebilirsiniz. Ya da bir opera konserine benim içinde bilet alıp gidin.

bordo

 

Grand Theatre muazzam..

Gelelim eski şehre 18. yüzyılda orta-üst kesim halkın yaşadığı bu sokaklar, şehrin surla çevrili olduğu dönemde merkeziymiş. Grand Theatre işte bu sadece yaya girilen yerin başlangıcında ve 1494 yılında yapılmış görkemli sur kapısı

Porte Cailhou‘ ile bitiyor. Araca kapalı ve şehri ikiye bölen uzun cadde Rue Sainte Catherine‘nin güneyinde yer alan bölgede sayısız restoran, cafe ve bar bulunmakta. Güzel bir yemek ya da gece hayatı için merkez burası. Biz sokaklara kafamıza göre girip çıktık ve hatta harika bir dikey bahçe keşfettik tamamen tesadüf eseri. Nasıl bulduk nasıl girdik anlamadım ama minicik rüya gibi bir bahçenin adı Vinet meydanında bulunan Vertical garden mutlaka bulun.

bordo

 

 

Porte Cailhou en sevdiğim masalsı kapı..

bordo

Dikey bahçe ..

bordo

Bordo da gizli cennet..

Gambetta meydanı da tatlı bir mola için uygun. Minik bir gölet ve yeşillikten oluşuyor ve sereserpe uzanmanız içinde size bekliyor. Biraz da lüx diye geçtiği için Küçük paris adı da verilmiş.

Grosse Clothe benim en etkilendiğim kule ve çan yapısı. Buradan girince Books and Coffe adında harika bir kahveciye gittik. Kahve ve bir kek miss gibi geldi. Bu sokak çok elit ve şıktı.

bordo

bordo

İşte hemen kapıdan girip bu sokakta kahvemizi içtik..

St Michel’de canlı bir semt. Bazilikanın bulunduğu meydanda bit pazarı kuruluyor; eski ayakkabılardan, kitaplara, antikalardan, meyve sebzeye tam bir karmaşa. Göçmenlerin de yoğunlukta olduğu bölgede dünyanın çeşitli ülkelerinin marketlerini, restoranlarını bulabilirsiniz. Dilerseniz Türk restoranları ve marketleri de var. Katedral’den Victoria Meydanı’na doğru yürüyerek bir tur atabilirsiniz. Bu bölgede bulunan Rue Rousselle sokağına devam edin. Burası tuzlanmış balık ticaretinin merkezidir. 16. yy filozofu Michel de Montaigne bu sokak 25 numarada yaşamıştır 🙂

bordo

Bordo ara sokakları bir harika..

Victorie Meydanı da üniversitenin yakınında öğrenci dolu tatlı bir bölge.

bordo

Victorie meydanı arkamızda..

Place Fernand Lafargue en şirin meydanlardan biri. Öğlen yemeğimizi burada yedik harika bir hamburgerci buldum yine Kokomo kesinlikle deneyin. Avakado soslu hamburger inanılmaz lezzetli. Katedral ile sur kapısının arasında bulunuyor.

bordo

Garonne Nehri şehrin sembolu ve nehir kenarı keyifli bir yürüyüş olmazsa olmaz. Tarihi köprü Pont de Pierre görülmeye değer. Artık yorulan ayaklar bir kahveye ihtiyaç duyan beyinle birleşti ve Placa Camille Julian da minik yeşil tatlı bir meydanda kahvemizi içtik.

Pont de Pierre

 

Pont de Pierre Köprüsü..

bordo

 

bordo

Sokaklar çek beni dedirten cinsten..

Bar a Vin (Maison du Vin): 18.yüzyıldan zengin bir abiden kalma bir evden bozma mekan Bordeaux’un çeşitli bölgelerinde üretilen şaraplarını bardakta deneyebilirsiniz yanında et, peynir tabakları da çok leziz. Mekan turizm ofisinin hemen karşısında, akşamları 10’a kadar açık. Aynısının bir lüksü Le Verre o Vin‘ seçin sizin 🙂

Bordo’ya gelip şarap turu yapmadan dönmeyiniz en ünlüsü St. Emillion. Aynı zamanda tarihi bir şehir olan St. Emillion turistik olarak daha çekici. İkinci seçenek  Medoc ise şarap tutkunları için kutsal bölge 🙂 Bordeaux’daki şarap bölgelerinden en önemlisi. Buradaki bazı şatolarda dünyanın en prestijli şarapları üretiliyor.

Listemiz;

Yemek; Hamburger olmazsa olmazımız Edmond Pure Buger, Le Gabriel, Oiseau Bleu, La Brasserie Borselaise, Café Popularie, Brasserie I’Orleans, Le Chapon Fin, LaTupina, deniz mahsüllü noodle için Santoshada, Le Grilladin St Pier set menüsü harika, Kokomo hamburger 🙂

Barlar; L’Apollo: Çok keyifli bir mahalle barı, Place Fernand Lafargue meydanında. Hem lokal hissetmek, hem de güzel müzikler eşliğinde salınmak için ideal, Calle Ocho: Oldukça hareketli ve eğlenceli bir salsa barı, Le Cafe Brun: İlginç dekorasyonuyla dostlarla takılmalık, samimi bir bar, O’7: Bordeaux’da gece kulübü deneyimi için bu kokteyl barını tercih edebilirsiniz, hareketli bir mekan,L’I.Boat: Limana demirlemiş 3 katlı vapurda, güzel etkinlikler düzenleniyor. Konser olmadığı geceler de gece kulübü olarak hizmet veriyor, daha şık bir gece hayatı deneyimi için orijinal bir mekan.

Pazar günü oradaysanız Marché des Quais, Pazar günü nehir kenarında kuruluyor ve şarap istridye keyfi yapmak ve yeni tatlar için ideal.

Cave Art & Vins ise Bordo’nun en önemli şarap dükkanlarından biri. Place du Palais üzerinde.

Peynir severler Jean d’Alos peynirin cenneti. 4 Rue Montesquieu

Çikolata severler Chocolaterie Saunion dört jenerasyondur yönetilen en kaliteli çikolata evi. 56 Cours Clemenceau