Evet Stuttgard’dan günübirlik gezmelerimizin bir diğer durağı da Münih.. Alman kurallarıyla dolu yolculuğumuzdan Strasbourg yazımda bahsetmiştim, işte aynı kurallar burada da geçerli 🙂

İki şehir arası yaklaşık 2 buçuk saat sürüyor.  Almanya’nın ikinci büyük şehri olan Münih, klasik bir alman şehri. Münih’i gezinize eklerken mutlaka;  Eylül ayının son haftası ile Ekim’in ilk haftası düzenlenen ve binlerce turistin de ziyaret ettiği “Ekim Festivali” (Oktoberfest) adlı bira festivaline denk getirecek şekilde ayarlayın.

Kutsal Roma İmparatorluğu döneminde şehre para aktarımı artırılıp, gotik mimaride bir çok yapı inşa edilmiştir. Yine Türklerin baya çoğunlukta olduğu bir şehir, biranın ve Bavyera eyaletinin başkenti. İsim anlamı eski dilde ”keşişlerin yeri” anlamına geldiği için şehrin armasında bir rahip resmi bulunuyor.

Bizim günübirlik gezimize sığdıramadığımız için gidemediğimiz ama her erkeğin bayılacağı BMW müzesi şehre girmeden ilk uğranacak yer. Vaktinize göre 1972 Olimpiyatları’nın oynandığı dönemde Black September örgütü üyesi Arapların 11 İsrail’li sporcuyu önce rehin alıp sonra katliam yaptıkları bir nokta olan Olimpiyat stadınada uğramadan dönmeyin derim.  Burayla ilgili bilgisi olmayan varsa kesinlikle Eric Bana’nın başrolünü oynadığı Munich filmini izlemelerini tavsiye ederim.

Tarihi kent İsar nehrinin yanına kurulmuş ve 4 tane ana kapı ile dışarıya ulaşım sağlanmış. Ana kapı İsartor, buradan gidip Karstor’dan çıkmak işte tam tarihi güzergah için harika bir rota.

münih

Ana Kapı İsartor..

münih

Karstor..

münih

Şehrin merkezi Marienplatz; ortaçağ Münih’in de tuz ve tahıl pazarıymış. St Peter kilisesi, Eski Belediye Sarayı (Altes Rathaus) ve baya görkemli Yeni Belediye Sarayı (Neues Rathaus) binalarıyla çevrili olan bu meydan mutlaka uğramanız gereken bir Meydan.Rathaus binasında saat tam 12’yi vurduğunda saatteki figürler hareket etmeye başlıyor, görmek isteyenler gezinin bu kısmını bu saate denkleştirsinler. Burada bulunan Neues rathaus’un altında ki Rastkeller tarzı, biraları ve Bavyera yemekleri ile acıkırsanız gidebileceğiniz bir yer. fakat belirtmeden geçemeyeceğim, ballandır ballandıra anlattığım diğer yazılarımda ki mutfaklar Almanya da yok 🙂

münih

Marienplatzdayız, Arkada Altes Rathaus, Sağımda Neues rathaus..

münih

münih

 

Ve saat 12 :))

Teatiner caddesi kızların hemen dikkatini çekecek düzeyde, güzel ve şık, aynı zamanda pahalı markalara ev sahipliği yapıyor. Tam da burada kendimizi 4 bayan olarak kaybetmişliğimiz mevcut 🙂 Bu cadde Bavyeralı kahramanların anısına yapılan Feldhernhalle’ye çıkıyor. Resim çekinmek için önce yaşlı bir amcaya verdik, binayı değil sadece bizi çekti. Sonra ise aşağıdaki resmi tabiki de Sinem’e çektirdik 🙂 Hemen yanında ise şimdinin müzesi, eskinin Bavyera krallarının evi olan Rezidenz bulunuyor.

münih

münih

Feldhernhalle..

münih

münih

Rezidenz..

münih

 

Ay en sevdiğim bölüme doğru ilerliyoruz. Buradan hemen sonra Rezidenz Strasse’yi takip edince tarihin ve biranın kalbine çıkıyorsunuz. En ünlüsü aynı anda 4.500 kişinin bira içebildiği 1589 Bavyera Dük’ünün kurduğu bira evi Hofbrauhaus. Bavyera kıyafetli adamların müziği eşliğinde,  Kendi ismini taşıyan biralardan söyleyiniz bir tane de benim için. Zaten mola verme zamanı da gelmişti bence 🙂 Yine aynı meydanda bulunan sıra beklemek istemeyenlere tavsiye edebileceğim ‘Hansel  und Gretel’ de açık hava masalarından birinde kahvenizi de yudumlayabilirsiniz. Çikolata severler yazının burasına dikkat; Schuhbeck tam size göre, içeri bir giriniz, çikolata stoğunuzu afiyetle yapınız.

münih

Hofbrauhaus..

münih

münih

Hofbrauhaus içerisi de ayrı güzel 🙂

 

Bir 5 dakikalık yürüyüşle Marienplatz  Tal’a çıkıyorsunuz, bu cadde ise fast food markalarının bulunduğu işlek bir cadde. Caddenin batısında ve St peters kilisesinin önündeki alanda tamda ben ve annem için yapılmış halk pazarı niyetinde , hediyelik eşyalarında bulunduğu, bira içebileceğiniz, ya da alışverip yapıp, atıştırmalık tadabileceğiniz bir meydan bulunuyor. Sonuçta pazar seviyorum 🙂 Buradan Karlstor’a uzanan bir diğer cadde ise Kaufinger caddesi, burada da güzel kafe ve restoranlar bulunuyor. Bu cadde ana tren garınada bağlanıyor. Octoberfest ise tamda bu bölgede yapılıyor.

münih

Kaufinger Caddesi..

münih

münih

Binaların Güzelliği..

Tumblinger Caddesi’nde bir izinli Graffiti duvarı var ki şehir içinde görülebilecek en çok örnek burada. Bunun dışında Ludwigsbrücke, Max Joseph Brücke, Isar nehri kıyısı, Kreiswerwaltungreferet ve Angel of Peace çeşmesi civarındaki merdivenler sokak sanatları avının diğer adresleri. Bizde de çok moda ya gidip Karaköy de falan fotoğraf çekinmek. Sevenleri de duyurulur. İtinayla poz vermek için uygundur 🙂

Munih’te olmazsa olmazlardan bir tanesi ise Biergarten’lar. Bence en güzeli ve en ünlüsü tabiki de English Garden.  İçerisinde Çin Kulesi, Japon çayevi ve göl bulunan bu orman demek daha doğru olacak, çin kulesinde Bavyera müziği dinleyebileceğiniz, ya da bisiklete binebileceğiniz, ya da biranızı yudumlayıp keyif yapacağınız bir mekan. Yalnız her şey self servis, ya bu arada bu self servis beni bozuyor arkadaş, söylemeden geçemeyeceğim 🙂

münih

 

 

münih

 

Çin Kulesi..

Akşam Yemeği durağımız Brenner  Grill; rezervasyonsuz gitmemeniz tavsiye edilir, yada güzel bir bekleyişi göze alın derim. Bizdeki ocakbaşının entelektüel hali 🙂 Ama üzeriniz kokmuyor korkmayın. Balık ve et çeşitlerinden keyfinize göre seçiminizi yapıp, akşamın ve yemeğinizin keyfini çıkartın. Hamburger seven biri olarak 2 tane yer önerim olacak. Biri Ruff Burger, diğeri ise Hans im Glück. Biz öğlen yemeğimizi Hans im Glück de yedik, patatesleride hamburgerleri kadar başarılı.

Unutmadan Avusturya da denediğimiz muhteşem tatlı ştrudel ( strudel) Avusturya mutfağına özgü bir tatlı olarak bilinir ama Almanlar da sahip çıkıyor gördüğüm kadarıyla ( ama baklava bize ait , Yunanlılara değil :)) , menülerde en fazla apfelstrudel – elmalısı- görülse de armut ve vişneli ştrudel de var, eğer bulabilirseniz vişneli olanı deneyin derim, ince hamur katmanlarının arasına vişne çok yakışıyor, tadı da pek güzel oluyor.

münih

 

Tatlı sevmeyen ben bile dile geldim 🙂

Ay akşama Stutgard’a dönüş var, bir de yanımda Sinem var.. Ülkemin gözünü seveyim.. Araba kullanması bile zevkli :))