itmeyen Benelüx turumuzun son durakları St Goar ve Köln  Lüksemburg’dan yola çıkan tur ahalisi (artık akraba olduk) yaklaşık 2 saatlik yolculuğun ardından  St Goar’da ilk molasını verir.

St Goar Rhein nehri kıyısında bulunan, klasik Almanya fikrinizi kafanızdan atmanızı sağlayacak derecede sıcak ve masallardan çıkma havasında kaleleri, sokakları ve evleriyle sizi etkisi altına almaya hazır bir kasaba. Zaten bir yerde nehir, deniz, göl ya da ufacık bir su varsa o yeri güzelleştirmek bence çok daha kolay:) Rhein nehrinin uzunluğu  1233 km. İsviçre’den doğup, Hollanda Rotterdam’da Kuzey Denizi’ne dökülüyor. St Goar’da diğer geçtiği tüm şehirler, kasabalar gibi Rhein nehrinden nasibini almış. Nehrin her bir kıvrımında bir şato, bir kale mevcut.  Bu kalelerden eskiden geçen gemiler vergilerinin ödemelerini yaparmış. Tam kapsamlı bir nehir turu için Köln’den kalkan turlar bulunuyor, ilginizi çekerse deneyimleyebilirsiniz. Bizde efsane olurda oralarda olmazmı 🙂 Efsaneye göre nehir boyundaki bu keskin dönemeçlerde deniz kızları yaşarmış, bunlardan en güzelinin adı da Loreley’miş. Hatta bu isim en keskin dönemeçteki kayalığın  adı olarak kalmış. Denizciler Loreley’in söylediği şarkılarla büyülenir ve kayalıklara çarparak kaza yaparlarmış. Esas kaza sebebine gelince, seslerin kayalıklarda eko yapması ve denizcilerin yönlerini şaşırarak kayalıklara çarpmasıymış. Loreley’in heykelini o bölgede görebilirsiniz. Manzara gerçekten büyüleyici. Şatolarda konaklama imkanı da mevcut. Ayrıca Nefis şaraplar üretilen üzüm bağları da bulunuyor. Hem şarabınızı yudumlarken, romantik otel ya da şatolarında da keyif yapabilirsiniz. Kıvrımlardan birinde bulunan bir Kaleye uğrayıp gezimizi yapıyoruz ve yukarıdan harika bir manzaraya şahit oluyoruz. Kalelerin yanlarında yemek ve kahve molası verebileceğiniz yerler mevcut. Biz molamızı da orada verdik ve harika fotoğraflar çekildik. Annem mola vermedi çünkü bildiğiniz üzere tatil anılarını yazdığı bir anı defteri var ve şatoya çıkmak yerine onu yazmayı tercih etti 🙂 Rehberimizden duyduğum, harika bir manzaraya sahip  Rheinfells romantik otel kalmak isteyenler için ideal bir yer olabilir.

 

stgoar/aycaninaynasi

 

Masal gibi demek yalan olmaz sanırım:)

 

stgoar/aycaninaynasi

Kaleden St Goar Manzarası..

 

köln

 

köln

 

köln

Kalenin içinden Görüntüler..

köln

Kalenin dışından ben ve muhteşem pozum 🙂

köln

Kalenin içinden ben, Allahtan karanlık çıkmış 🙂

köln

Aşağıda kalıp anı defterini yazan Annem 🙂

köln

İşte tam yukarıdaydık 🙂

köln

 

Rheinfels Hotel sizin için araştırdım buldum 🙂

Hızlandırılmış turlar böyle bir yere bakıp, fotoğraf çekip, belki bir yemek ya da kahve içip diğer rotaya doğru hareket ediyorsunuz. Tatilin son rotası Köln. Yaklaşık 1 saatlik bir yolculukla Köln’e varıyorsunuz.  Rhein nehri St Goar’dan Köln’e doğru devam ediyor. Almanya’nın dördüncü büyük şehri olan Köln, İngilizcede kolonya anlamına geliyor. Sanatçı bir şehir, bünyesinde bir çok sanat aktivitesini barındırıyor. En ünlüsü 11 .11 tarihinde ve saat 11 de başlayan Köln Karnavalı. Ve en ünlü birası Kölsch 🙂 Fazlasıyla Türk görmeye hazır olun..

Şehrin en ünlü ve önemli yapısı Köln Katedrali. Hemen herkes bu yapıyı görsün diye tren garını bile dibine yapmışlar. Ve savaş zamanı bütün Köln yerle bir olurken bir tek bu katedral sapasağlam kalmayı başarmış ve kutsal olarak korunduğunu düşünüyorlar. Bizzat resmini gördüm, gerçekten şehirde tek sağlam kalan yapı. Güney kulesine 509 adımla merdivenle çıkabiliyorsunuz, sportmen insanları davet ediyorum 🙂 Yapımına 1248 yılında başlamış, maddi imkansızlıklardan dolayı bir türlü bitemeyince en son işi ele alan Prusya kralı 1880 yılında yapımını tamamlatmış. Bu kadar uzun sürünce bazı yerler eskilikten dolayı daha kararmış olunca temizleme işi çıkmış, ama ihtişamı bir yana hala kararmış halde:) Eyfel kulesinden önce dünyanın en uzun yapısıymış, ünvanına Eyfel’den sonra gölge düşmüş. Giriş üstteki çıkılan kulesi hariç ücretsiz. Katedral gezimizi bitirip şehrin en eski meydanı ve en ünlü karnavalının yapıldığı Alter Markt’a doğru yürüyoruz. Bu meydan renkli, az katlı ve küçük ortaçağ evlerini andıran yapılarla dolu tarihi ve aynı zamanda da şehrin gece hayatının aktığı ve meşhur karnavalın başlangıç noktası olan bir meydan.  Meydanın tam ortasında hikayesi ve hikayesinin konu olduğu şarkısı da bulunan General Jan-Von-Werth Heykeli bulunuyor. Jan, gençliğinde başkalarının çiftliklerinde işçi olarak çalıştığı dönemde Griet adında güzel bir kızı sevmiş. Evlenme teklif etmiş ama çok fakir olduğu için Griet istememiş.ve Jan yıkılmış şehri terk etmiş. Bu arada yıllar geçmiş, Griet bir türlü aradığı varlıklı kocayı bulamamış. Griet’in yıllara direnemediği dönemde bir gün “General Werth, çok yaşa” nidalarıyla atının üstünde şehre giren Jan artık popüler, saygın, zengin ama evliymiş. Hiçbir şeyin farkında olmayan Griet’te Jan’ı selamlarken Jan O’nu tanımış ve “ah, Griet, kim derdi ki böyle olacak?” demiş. Onu sesinden tanıyan Griet’in ağzından ise sadece “ah, bilebilseydim…” sözcükleri dökülmüş.   Ya işte size bir ahlak hikayesi , kıssadan hisse 🙂 Meydanın diğer yüksek kulesi halen kullanılan belediye sarayı. 12 yy yapımı olan bu bina kullanılan en eski yapılardan biri ve mimarisi oldukça etkileyici.

köln

 

 

köln

 

Köln Katedrali

köln

köln

Katedral büyüklüğünü anlayabilmek için yukarıdan görüntü 🙂 Tabi ki ben çekmedim 🙂

 

köln

Savaş sonrası Şehir ve herşeye inat Katedral..

köln

Alter Markt Meydanı ve General Jan Von Werth Heykeli..

 

Heu-Markt’da 1878 yılında yapılan Prusya Kralı Friedrich Wilhelm III’ün at üstünde heykelinin bulunduğu meydan. Çok fazla bir numarası yok deyip eski meydana doğru geri dönüyoruz. Katedral harici 12 adet kilisesi bulunuyor bu şehrin. En ünlüsü ST Martin kilisesi ziyaret edilmeli mutlaka. En önemli alışveriş caddesi Hohe’de alışverişinizi yapabilirsiniz. Biz yeterince alışveriş yaptığımız için son durağı alışverişsiz geçirdik. Acıkan karnımızı lezzetli bir dönercide özlemimizi gidererek doyurduk. Müzeseverler için Komödienstrasse üzerinden tepesinde altın sarısı rengiyle kanatlı araba heykeli bulunan Şehir Müzesi (Kölnisches Stadtmuseum) ni gezmek kaçınılmaz.

köln

Heu Markt ve Prusya Kralının Heykeli..

 

köln

St Martin Kilisesi..

 

Şehrin ayakta kalan üç giriş kapısından birisi olan Eigelsteintor, 13. yüzyılda inşa edilmiş. Birbirine yapışık iki kulesi bulunan kapının şehir tarafında bir elinde kalkan bir elinde mızrak ve anahtar bulunan bir figür var. Bu figür, antik Roma dönemindeki dört önemli karakterden birisi olan çiftçiyi simgeliyormuş. Kapı Eber meydanına ve meşhur Ring caddelerine açılıyor. Sonları Ring’le biten her yer gezilecek yer olarak aklınızda bulunsun geri kalanını bu şekilde eleyebilirsiniz. Zoobürück’e doğru yola koyulup teleferikle  Rhein nehri üzerinden karşıya geçme seramonimizi de tamamladık 🙂 Aklınızda bulunsun sadece Nisan ve Mayıs ayları arasında teleferik kullanılıyor.Her şey yapılacak, her yer görülecek aman eksik kalmayalım. Rhein nehri kenarında yürüyüş yapmadan ve 1907 ile 1911 yılları arasında yapılmış sonra zarar görüp 1948 de yeniden yapılan ve sadece tren ve yayaların kullanımına açık Hohenzollern Köprüsünü görmeden ve köprüye kilit takmadan dönülmez. Paris ve Prag da da benzeri olan bu kilit işinin anlamı aşkımızı kilitledimmiş 🙂 Köprünün her iki yakasındaki başlangıç noktalarında dört faklı imparatorun (üç tane Wilhelm, bir tane Friedrich) at üzerinde heykelleri bulunuyor. Köprüden Kölntriangle Panorama binasına geçiş yapıyoruz. Asansörle çıkabiliyorsunuz ve 29. kattan katedral, Ren Nehri ve tarihi şehir manzarasını seyrediyorsunuz.

köln

Ayakta Kalan Eigelsteintor…

 

Kilit Aşkına 🙂

 

Kölntriangle Panorama binasından Köln Manzarası..

Vakti olanlar için nehrin diğer tarafında bulunan 300 yıllık çikolata tarihini anlatan çikolata müzesi ve kolonyanın bulunduğu ve adınız aldığı şehir olarak tabiki koku müzesi gezilmesi gereken yerler arasında. Biz eski meydana geri dönüp bu bölgede üretilen meşhur bira Kölsch’ün tadına baktık. Ve uçak saatimize kadar bir günde gezilebilecek Köln şehrinin keyfini çıkardık. Ve bitmeyen Benelüx turumuzun sonuna geldik 🙂