Her tatilin bir başlangıç hikayesi bir geçmişi var.. Japonya aklımda hiç olmayan, gitmeyi belki de en sona bırakacağım bir yerdi benim için. Yüksek Lisanstan çok yakın bir arkadaşımın Tokyo’ya taşınmasıyla kafamda şimşekler çakması bir oldu. 2014 şubat ayında gruptan 2 arkadaşımız gitti fakat ben kayak tatilinde olduğum için kendilerine eşlik edememiştim. Sonrasında ise bahaneler hazırdı uzun zaman lazım, biletler çok pahalı vs.. En güzel zaman bahar aylarıdır Japonya için, japon ağaçları rengarenk, hava bunaltıcı değil, soğuk değil, eğer deniz tatili ya da kayak tatili değilse bence bütün tatillerinizi bahar aylarında yapın. Zaman ağustos sonu, bana geçmek bilmeyen bir ağustos ayı vermişler ne yapsam olmuyor geçmiyor. Sinemden bir telefon; Eylülde Tokyo’dasın. Hayır ya ben böyle plan yapamam herşeyimi önceden ayarlamam lazım vs diye bahaneler üretirken dünyanın en tatlı arkadaşı bana millerini verdi buradan kendisine, güzel kalbine binlerce kez teşekkürler. Dost biriktirin diye boşuna dememişler. Bambaşka bir yaşam görmeme ve  seni görmeme  sebep olan bu tatil için dostum Sinem’e sonsuz teşekkürler..  İyi ki varsın..

Tokyo bileti için toplam 60 bin mil gerekiyor. Vergiler duruma göre değişiklik gösterse de 1.250 maksimum ödeyeceğiniz rakam. Eylül ayında biletler 3.500 TL. Şubat ayında çok uygun kampanyalar oluyor ve biletler 1.500 TL’ye kadar düşüyor. Ben evde kaldığım için size kaldığım oteli öneremeyeceğim ama çay seramonisine gittiğimiz Okura Hotel hem merkezi konumda olması hem de geleneksel japon tarzında konaklama imkanına sahip olabileceğiniz özellikte olduğundan dolayı bir kontrol etmenizi isterim. Sinem’den ilk uyarı; Tokyo pahalı bir şehir ona göre fiyatlar gözünü korkutmasın. Aynı uyarıyı gittikten sonra bende yapıyorum size biraz kesenin ağzını açacağız ama emin olun buna değer. Para hesabı yaparken en kolay yol 100 japon yeni 1 Usd civarında, kendileri sıfırları atmamışlar etiketler bol sıfırlı. Ben size herşeyi dolar olarak anlatıcam ki gözünüz korkmasın ve kolay anlaşılsın. Kendinizi en güvende hissedeceğiniz memleket Japonya, kazıklanma ihtimaliniz sıfır, bu kadar güvenilir insanlar olamaz taksiye bindiniz beni dolandırır mı acaba diye korkularımız vardır ya, ya da restoran da turistlere fazla hesapmı yazıyorlar acaba diye, işte bu korkuları burada unutun ve tatilinizin keyfine bakın. Şöyle düşünün sorduğunuz soruya cevap veremeyince kahroluyorlar, artık siz utanıyorsunuz sorduğunuza.Taksiler de kapılar otomatik açılıyor, ellerinizi hiçbir kapıya sürmüyorsunuz ve emniyet kemerini takmadan ilerlemiyor, ayrıca şöförler eldivenli, takım elbiseli ve son olarak kredi kartı geçerli. Kibar Japonları anlatmışken temiz Japonları da anlatmadan geçemeyeceğim. Hangi restorana, kafeye giderseniz gidin ellerinizi silmeden yemeğe başlamıyorsunuz ıslak havlular getiriliyor yemek öncesi hijyen için, şehrin ve insanların temizliği zaten takdire şayan. İlginç bir bilgi daha Japonya’da bulundukları yıl en son imparatorun tahtta kalma süresi ile ölçülüyormuş yani şu anda 2014’de değil 25.yıldalar :))

1.GÜN: 11 saatlik bana ait 3 boş koltukla her zamanki balımla başlayan muhteşem yolculuğum, yemek, uyku, yemek ve filmin ardından sona erdi. İnsanlar business’ta yer kalmayınca 3 koltuk birden alıyorlarmış düşünün havamı 🙂 Havaalanından 26 usd karşılığında şehre giden otobüsler var yaklaşık bir saat sürüyor yolculuk. Yol gerçekten ne olursa olsun insanı yoruyor. Tam 6 saatlik ileri saat farkını da katarsak ilk gün pek bir haliniz kalmıyor, yani benim kalmamıştı. İlk gün saat 2 gibi eve vardıktan sonra kısa bir şehir turu için şehrin en merkezi yeri olan Shibuya’ya metro ile gittik. Metro demişken hemen metro ile ilgili bilgi vereyim burada sistem biraz farklı her hattın şirketi ayrı, dolayısıyla biletleri de ayrı, ilk günler karıştırabilirsiniz fakat her girişin yanında süper haritalar var incelemeden binmeyin ya da görevliler acayip yardımcı onlardan da bilgi edinebilirsiniz. Tren durduğunda her kapısının sağına ve soluna gelecek şekilde oklar ve sıraya girilecek çizgiler yapılmıştı yerde. İnsanlar orta kısımı boş bırakacak şekilde bu yanlarda sıraya girip trenden inenleri bekleyip daha sonra trene biniyorlardı. Ayrıca bekleme yerleri de gideceğiniz yere göre değişiyor, o yüzden renklere dikkat edelim. Shibuya Tokyo’nun en havalı en kalabalık buluşma meydanı; ışıklı tabelalar, kafe ve restoranlar, olmazsa olmaz kareoke barları ile oldukça eğlenceli bir meydan. Gelir gelmez sushi yemeğe bırakıyorum kendimi. Ve evet o resimdeki tabakları biz yedik, sushicilerde yemekle yeşil çay ikram ediliyor baya da güzel oluyor. Buranın ismini vermiyorum çünkü rasgele gittiğimiz ortalama bir sushici ve fiyat kişi başı 15 usd. Bu meydanda resimde gördüğünüz Hachiko heykeli ve hikayesi var. Hachiko bir profesör köpeği ve sahibini her sabah metroya bırakıp eve geri dönüyor daha sonra çıkışını hesaplayıp almaya geliyor ve bu yıllarca sürüyor, bir gün profesör metrodan çıkmıyor kalp krizi geçirip ölüyor fakat sadık dostu tam 9 yıl her gün sahibinin dönmesi umuduyla metro çıkışına gidiyor ve 11 yaşında metronun kapısında ölüyor.  Japonlar, sadakat ve insan hayvan ilişkisinin sembolü olarak ölümünden hemen sonra 9 yıl boyunca sahibini beklediği yere Hachiko’nun heykelini dikmişler ve bence çok da anlamlı olmuş. Ufak bir yürüyüş sonrası koşarak eve ve yatağa attım kendimi.

tokyo

Tokyo gözüktü..

tokyo

Shibuya meydanındaki Hachiko heykeli.

tokyo

Tokyo’da yediğin sushiler İstanbul’da seni tırmalar. Ne var evet o tabaklar bize ait..

2.GÜN: Tatil öncesi gidilecek yerler konusunda epey  konuştuk Sinem’le. Kyoto gibi turistik bir yere mi gidelim yoksa daha otantik aynı zamanda bir kaç yer görebileceğimiz ve içinde kaplıca olan bir tatil mi diye düşünüp ikinciyi seçtik. Ve sonuç Nikko oldu. Nikko geçmiş yüzyıllarda imparatorlar tarafından enerjisi en yüksek ve en spiritüel  yer seçilmiş ve bölgeye tam 4 adet birbirine çok yakın tapınaklar yapılmış. Tokyo’dan Tokyo istasyonundan metro ile Kitasenju istasyonuna oradan da Nikko İstasyonunda inerek 2 aktarma ile Nikko’ya ulaşıyoruz. Yol paramız ortalama gidiş dönüş tek kişi 30 usd tutuyor. Gelelim otelimize; otel Kigunawaonsen istasyonunda Nikko ile arasında 2 durak var. Kigunawa Park Hotel size kesinlikle tavsiye edebileceğim, Japon tarzında konaklama imkanına sahip, içerisinde Kimonolarınızla gezebileceğiniz, masaj yaptırabileceğiniz, şifalı havuzlarında keyif yapabileceğiniz ve sabah akşam yemeği dahil konaklama imkanı sunan harika bir hotel. 2 geceliği sabah ve akşam yemeği dahil kişi başı 350 usd. İlk gün direk otele gittik. Sizi karşılayan geleneksel Japon kıyafetli görevli isminizin hem Japonca hem Türkçe olarak kapısında yazdığı odanıza kadar size eşlik edip size çay ve tatlı ikram ederek odanızı tanıtıyor. Yataklar yer yatağı, masanız yerde , banyo ve küvetiniz orman ve nehir manzaralı. Kimonolarımızı giyinip kendimizi kaplıcalara attık. Otelde kimonolarla geziliyor. Kaplıcalar ise kadın ve erkek ayrı, çünkü çırılçıplak giriliyor. Girmeden önce yıkanıyorsunuz. Aynı zamanda hem açık hava hem kapalı olmak üzere 8 adet çeşit havuzu var. Kaplıcalarda büyük bir dövmeniz varsa girememe ihtimaliniz de var demektir, çünkü Japonya’da dövmeyi Yakuza’lar yani Japon mafyaları yaptırıyormuş Ben bile ufacık dövmemi korkumdan bantla kapattım. Yemek saatini  önceden belirleyip bilgisini veriyorsun ve sen restorana indiğinde masan ve garsonun hazır seni bekliyor ve inanılmaz bir hizmet sizi bekliyor. Yemekler geleneksel Japon tarzı ilk gün güzel gidiyor açıkçası  tatlısına kadar keyifle yedik. Dipnot olarak Japon yemek çubukları ile bir şey işaret etmek ayıpmış ben yaptım ve Sinem’den uyarı aldım. Ya da tabağın içine dik bırakmak da ölüm durumunda yapılırmış bilginize. Size servisi ve hizmeti anlatsam bitiremem, arkalarını dönmeden yanınızdan ayrılıyorlar, böyle kibarlık görmedim diyebilirim.Yemek sonrası kendimizi usta ellere bırakıp masaj yaptırdık, asla ve asla masaj yaptırmadan dönmeyin derim. Fiyatlarda gayet uygun 40 dk masaj 60 Usd. Masaj sonrası dışarıda yağmur yağarken açık havada kaplıca havuz keyfi yaptık. Kaplıca çıkışlarında resmini de koyduğum üzere buzlu kovalarla su servisi var. En güzel yanıda kıyafet derdiniz yok giyin kimonoları takılın 🙂

nikko

Nikko’ya gidiyoruz..

nikko

Nikko’da bizi karşılayan Buddha heykeli

nikko

Japon Sitili Odamız 🙂

tokyo

Otel odamız ve hoş geldin çayı ikramı

 

Kimonomu giydim sebastian yemeğe inebiliriz:)

nikko

Terliklerimi çok seviyorum..

nikko

İlk akşam yemeğimiz

tokyo

Ne giyeceğim derdi olmadan yenen akşam yemeği candır

nikko

Banyo sonrası buzlu su ikram ediyorum gelenlere..

3.GÜN: İşte her şey sabah kahvaltısını görünce değişti 🙂 Akşam ne yediyseniz kahvaltıda da aynısı var. Kahvaltı hastası olan ben tabi ki de ağzıma bir lokma almadım. Edilmeyen kahvaltı ardından kendimizi Nikko’ya attık. Turist danışmadan çok tatlı bir amca bize harika bir plan çizdi. Merkezden otobüse atlayıp Chuzenji Onsen’de inip saniyede 2 ton su dökülen devasa şelale Kegon’a gittik. Kegon 1271 metre rakımda bulunuyor. Artistlik pozlarımızı çekilip göl kenarında yürüyüş yaptık. Sanki kayıp şehir, böyle bir sakinlik, dinginlik görmedim. Göl kenarında ya da içerilere doğru çok güzel kafeler var bir kahve molası derseniz 8 Usd civarında bir ücret ödersiniz. Turumuzu tamamlayıp otobüse atlayıp Nishi Sando durağında inip 4 adet tapınağı gezmeye koyulduk. Nikko’nun en güzel yanı bu olsa gerek bütün tapınaklar yolunun üzerinde sırayla gezme imkanına sahipsin. Tapınakların bazıları Shrine bazıları Temple olarak geçiyor. Ben de merak edip araştırdım. SHRINE” şintoizm, “TEMPLE” ise budizm’im kutsal mekanlarıymış. Tapınaklara girerken eşiklere basmanın uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar ve bütün eşiklerden atlıyorlar. Girişler tabi ki de paralı toplam 3 tanesinin içine girdik ve 25 Usd verdik. Kağıtlara dileklerinizi yazıp asıyorsunuz ya da taşlara yazıp uygun yerlere bırakıyorsunuz. Tapınak girişlerinde ise  arınacağınız bir çeşme bulunuyor. Arındıktan sonra tapınağın önüne gelip çanı çalıyorsunuz ve oradaki Tanrı’ya geldiğinizi haber veriyorsunuz. Resimlerde gördüğünüz üzere ne gerekiyorsa yaptım 🙂 Daha sonra 2 kere selam verip 2 kere ellerinizi birbirinize çarpıyorsunuz ve tekrar selam verip dua etmeye başlıyorsunuz. Orada ki kutuya 5 Yen atmanın şans getirdiğine inanılıyor. 25 Yen ise çifte şans:) İçi delik olan cinsinden. Saat 5’de kapanıyor tapınaklar ona göre yapın planınızı. Biz tam 5 de işimizi bitirmiştik. Otele geri dönüp akşam yemeğimizi yedik. Gezmekten yemeğe fırsatımız olmadı çünkü. Yemek sonrası ikinci masajımız reflexoloji 28 Usd. Bu Japonlar masaj işini çok iyi biliyorlar dostum 🙂 Ardından yine kaplıca ve günün yorgunluğunu atma konusunda üstümüze yok.

nikko

Kegona giderken tedbirliyim yağmurluğumu giydim.

nikko

Fotoğraf çekinirken tabii ki de yağmurluğumu çıkardım. Huzurlarınız da Kegon Şelalesi..

nikko

Göl kenarında mutlaka yürüyüş yapın, enerjisi gerçekten çok yüksek..

nikko

Nikko’da bir tapınak girişi

 

nikko

nikko

İlk tapınağını gören masum Ayça 🙂

nikko

Eşiklere basmıyoruz..

nikko

Böyle yarım çekince güzel çıkıyorum da tek derdim bu 🙂

Yazılan dilekler asılır..

nikko

Bu Japonlar çok temizler dostum, önce bir arınıyoruz..

Dileğime ne yazdığımı çekmeye çalışıp zoom yapan Canım arkadaşım :))

nikko

Korkmuş bir tipim mi var 🙂

nikko

En çok bu şekil tapınakları seviyorum 🙂

japonya

Güzel çıkıyorum demiştim 🙂 Nikko girişin de bizi karşılayan köprümüze veda ediyoruz..

4.GÜN: Yiyemediğim bir sabah kahvaltısının ardından Nikko’ya veda edip Tokyo’ya doğru yola koyulduk. Kendimizi eve atıp sucuklu yumurta eşliğinde kahvaltı yapıp özlem giderdik :)) Önüme altın tepsi sunsalar da Türk kahvaltısına dünyaları değişmem :)) Ev de biraz dinlenip kendimizi dışarılara attık. Ev Akasaka’da. Gezimizi Akasaka’da bulunan temple ile başlattık. Hep turuncu girişli bir  yer istiyordum, Sinem de beni Toyokawa Inari Temple’a götürdü. Fotoğraflardan anladığınız üzere amacıma ulaştım 🙂 Karnımız tabi ki de acıktı ve Tokyo’da yediğim en iyi sushici olan Akasaka Biz Tower’da bulunan Umegaoka Sushi no Midori’de akşam yemeğimizi yedik. Restoran girişinde bankalarda ki gibi fiş alınıp sıranızı beklediğiniz bir sistem yapmışlar, haksızlık asla yok. Resimde yanımızda oturan ve Türk olduğumuzu anladıklarında sevinçten çığlıklar atmaya başlayan ve sürekli ikramlarından dolayı gecenin sonunda kişi başı 8 Usd ödeyerek çıkmamızı sağlayan Dünya tatlısı Japon çifte tekrar tekrar teşekkürler. Böyle Türk seven bir millet görmedim. Japon içkisi sake ikram ettiler önce, adı ne diye sorduk bu sefer şişe ikram ettiler. Tepkiler inanılmaz tatlı. Her şeyi biraz abartarak yaşıyorlar. İlk başta bağırınca korktum ve Sinem’e hayırdır ne oluyor dedim, Cevap seviniyorlar oldu 🙂 Şaşırmayın diye anlattım. Bir de baya kadın çantası takan Japon erkeklerini görünce de şaşırmayın. Bizden şık çantaları var :)) Tur şirketleri gibi yalandan yazayım; geceleme evimizde :)))

tokyo

Toyokawa Inari Temple..

tokyo

işte turuncu giriş, sonunda buldum..

tokyo

Çanta takan Japon erkeklerinden bahsetmişken..

tokyo

Değişik tarzları olduğunu söylemişmiydim :))

 

tokyo

Bize yemekler ısmarlayan Japon Çift :))

5.GÜN: Burayı anlatmadan önce daha doğrusu sözümü dinleyip buraya gitmeden önce mutlaka Lost in Translation filmini izleyin, mutlaka hepinizin içinde bir Scarlett Johansson vardır ve filmi beğenmekte zorlanmazsınız diye düşünüyorum. Film Tokyo Hyatt Hotel’in baya reklamı olmuş ve bunu duyan Ayça ile Sinem soluğu Brunchta almış. Tokyo’nun en yüksek binalarından biri ve dört bir yanı camla kaplı, buraya gittikten sonra bence Sky Tree’ye çıkmanın bir anlamı yok. Biraz kazık 🙂 Kişi başı açık büfe  Brunch 60 Usd. Ama buna değer dostlar. Oraya gitmeden dönmeyin Tokyo’dan. Biraz alışveriş yapmadan olmaz tabi. Harajuku ve Omote Sando alışveriş cennetleri. Harajuku’da ki Gap dünyanın en ucuz Gap’i. Dünyaları aldım 75 Usd ödedim 🙂 Omote Sando biraz daha lüks mağazaların olduğu bir cadde, zaten ikisi birbirine çok yakın. Arka sokaklara dalın inanılmaz güzel ikinci el satan mağazalar var ve buradaki gibi pahalıda değil 🙂 Alışverişi bitirip yürüyerek Shibuya’ya Sinem’in arkadaşlarıyla buluşup yemek yemeğe gittik. Mekanlarda masalar 2 saat boyunca size ayrılıyor ve sınırsız içki eşliğinde ortaya yemekler geliyor. Kişi başı 30 Usd. Ben fazla içemediğimden yazık oldu ama almanlar baya zarara soktular bence. Veeeee yemeğin ardından olmazsa olmaz Kareoke’ye gittik. Evleri inanılmaz küçük olduğundan kendilerine dışarıda bir dünya yaratmışlar hep sokaklardalar. Kareoke’de ise oda kiralanıyor ve yine sınırsız içki veriliyor, yanımızda öğrenciler olduğu için biraz dandik bir yere gittik kişi başı 10 Usd verdik 🙂 Bizim grup bildiğin 100 Usd’lik içti. Tokyo gece hayatıyla tanışmam o gece oldu. Roppongi Tokyo gece hayatının bulunduğu yer. Feria bizim o geceki denememiz. Tabii denememiz demeyelim, bilinçli seçimimiz. Kulübe diyecek tek sözüm yok. Toplam 4 kat. Her katta ayrı müzik, ayrı tarz, ayrı döşeme, en üst katta teras. Biz en alt katta takıldık, en kalabalık ve coşkulu yer orasıydı. Baya turist var, zenci çoktu ne alakaysa. Giriş 25 Usd ve 2 içki bedava. Saat 12’den sonra soluyor sakın erken gitmeyin. Açıkçası İstanbul gece hayatından sonra bana pek iç açıcı gelmedi. Zaten o gece ilk ve son oldu Tokyo gece hayatıyla münasebetim :)) Sabaha karşı koltuğa oturup uyuklamaya başladığımda omzuma değen hayvan gibi zenci badyguard’la tanışmamda tuz biber ekti.

tokyo

Tokyo Hyatt Hotel’den havalı bir haberim yokmuş gibi çek pozu 🙂

tokyo

Fakat o parayı çıkartmak için ne yedim belli değil:))

tokyo

Tokyo Hyatt Hotel’den Tokyo manzarası..

tokyo

Shibuya Meydanı..

tokyo

Dünya’nın her yerinden insanlar buluşması fotosu 🙂

Gecenin Sonu..

6.GÜN: Paralar suyunu çekmeye başlayınca evde yapılan kahvaltılar arttı tabi ki. Kahvaltının ardından Okura Hotel’e  çay seramonisine gittik. Önceden mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Anlattığım bütün özel restoranlara da önceden rezervasyon yaptırmalısınız. Çay seramonisi sizi karşılayan kimonolu bayan tarafından önce bir tanıtım ve uygulama ile başlıyor. Ufak bir grup oluyorsunuz biz 6 kişiydik.  Uygulama su ile yapılan temizlik ile başlıyor. Resmimden de anlayabileceğiniz üzere elimdeki kepçeyle su dökmeden üzerime ellerimi kollarımı ve ağzımı yıkayarak sunum alanına geçtik. Görevli tam yarım saat özenle çaylarımızı hazırladı ve hazırlarken de tarihçesini anlattı. Japonlar için baya özel bir seramoni. Yanında ayın dolunay şeklinde tatlı ikramları var. Her çayı içen bir sonrakinden özür diliyor senden önce içtim diye 🙂 Çay içtikten sonra başka bir odaya geçtik, orada da oturma düzeni anlatıldı. Kapıya en uzak ve kapıyı görecek şekilde oturan en kıdemli kişi oluyormuş, kapıya yaklaştıkça kıdem azalıyor arkadaşlar 🙂 Çay seramoni fiyatı 15 Usd. Buradan Marunouchi’ye geçtik.Tokyo Tren İstasyonunun Marunouchi kapısı en ünlü kapısı oluyor. Burası Tokyo’nun en eski binası 1923’de açılmış. Yeni bir şehir olunca eski binalarda böyle oluyor haliyle. Önüne gelip resim çekinmek çok moda. Marunouchi tren istasyonundan devam eden sokaklar sizi en yğksek binaların arasından kocaman İmperial Palace bahçesine çıkartıyor. Benim gibi havalı resimler çekinebilirsiniz. Yanınıza Sinem gibi sabırlı bir arkadaş almanızda fayda var tabi ki :))) İmperial Palace’a giriş yasak. Bahçeden baktığınız kadarıyla kalıyorsunuz.

İtiraf etmeliyim ki sürekli Japon görünce ilk başlarda biraz tuhaf oluyorsunuz, ama zamanla alışıyorsunuz ve normal gelmeye başlıyor. Ayrıca siz orada çok havalısınız, en güzel ve en yakışıklısınız. Gözleriniz biraz  büyükse bakışlar üzerinizden ayrılmıyor ve özgüven iyice tavan dönüyorsunuz, hatta ülkesinde popüler olmayan tiplerin özellikle gelip buradaki ilgiden sonra kaldıkları oluyormuş bilginize 🙂 Japonlar gözlerini pek sevmiyor ve büyütmek için gözbebekleri kadar siyah lensler kullanıyorlar, onlarla da açıkçası korkunç gözüküyorlar. Bütün tatil boyunca bir tane yakışıklı Japon genci görmedim ama güzel kız baya gördüm.. Bu arada sokakta sigara içmek yasak. İçebileceğiniz bölgeler var, sadece oralarda içiyorsunuz ama restoranlarda genelde yasak değil, ilginç tabi :))

tokyo

Çok müthiş beceriyormuş havam var ama Tea Seramony öncesi yapılan bu hazırlık insanlar size bakarken yanlış yapmamak için baya uğraştırıyor 🙂

tokyo

Görevini titizlikle ve ciddiyetle icra eden kişinin fotoğrafını çeken cıvık ben 🙂

tokyo

İşte en eski binalar Marionuchi.

tokyo

Marionuchi’den İmperial palace’a uzanan yoldan manzaralar.

tokyo

Tokyo vs Ayça adlı çalışmam 🙂

Akşam hastası olduğum, izlemekten bıkmayıp defalarca izlediğim Kill Bill’in çekildiği Gonpachi restorana gittik. Yediklerimizi özellikle not aldım ve yazıyorum aynılarını sipariş edin. Edamame, Toro ve Takana Meshi ısmarladık. Ve yediğim en güzel akşam yemeğiydi. İçki içmedik ve hesap 30 Usd geldi kişi başı. Restoran dekorasyonu ve ambiyansı açısından harika gerçekten. Zaten filmi yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Çok özenli gittik biz ama bildiğin turist restoranı, yani kot giyip gidebilirsiniz. Ama bizim gece planımız olduğundan o kadar süslenmişiz ki kapıda karşılandık. İçeri girdiğinizde bütün garsonlar bağırarak size selam veriyorlar, korkmayın ne oluyor diye :)) Yemeğimizi yedikten sonra Tokyo Hyatt Hotel’in Roof barında New York’lu bir grup tarafından yapılan canlı Caz dinlemeye gittik. Taksi kullandık ve tam 40 Usd ödedim. İlk başta dediğim gibi taksiler çok havalı ve tabii bunun bir bedeli var, fiyatlar oldukça pahalı. O gece verdiğimiz para hala bizi üzse de buna değer. Bunu yapmadan asla dönmeyin. Bir kadeh baileys 50 Usd. Manzara inanılmaz, ortam inanılmaz, müzik inanılmaz.

tokyo

Gonpachi’de iki Türk.

tokyo

Gonpachi…

tokyo

Tokyo Hyatt Hotel’de Tokyo geceleri 🙂

tokyo

Mükellef bir müzik ziyafeti..

7.GÜN:  Ev de yapılan güzel bir kahvaltının ardından yine sokaklardayız. Hediyelik alışveriş için Asakusa tek tercihiniz olsun. Sağlı sollu ufak mağazalar hepsinde çeşit çeşit hediyelik var. Fiyatlar aşağı yukarı aynı. Ben çok araştırmayı sevmediğim için satıcısını beğendiğimden aldım. Tokyo’nun en gösterişli, en eski ve en kutsal tapınağı olan Senso-ji Asakusada bulunuyor. Zaten mağazaları gezerken kafanızı kaldırınca kocaman tapınağı görüyorsunuz. Kimono almak isterseniz burada bir çok çeşit bulabilirsiniz. Ne yapacağım kimono’yu demeyin plajlarda baya moda mayo üzerine. Hediyelikler çok güzel gerçekten, artık sürekli yurt dışına çıkınca bir yerden sonra hediyeliği bırakmak zorunda kalıyorsunuz ama Tokyo buna izin vermiyor, çünkü buradaki hediyelikler hiçbir yerde yok. Alışveriş, dilek ve fotoğraf seanslarımızı bitirip Yoyogi’ye doğru yola koyulduk. Tokyo’nun en büyük şehir parklarından biri olan Yoyogi yaklaşık 550.000 metrekarelik alanı kaplıyor ve ünlü Meiji tapınağını içinde barındırıyor. Metro’dan Yoyogi durağında inip bu parkı boydan boya yürüdük. Meiji’lerin anısını yaşatan sake fıçılarının yanında fotoğraf çektirmeyi unutmayın.  Meiji devri İmparator Meiji’nin 45 yıllık saltanatını kapsar. Ülke bu süre zarfında çağdaşlaşmıştır ve dünyada güçlü bir statüye yükselmiştir. Bu devrin adı (年号, nengō) “Aydınlanmış Yönetimin Dönemi”dir. Bu Park Harajuku’ya çok yakın. Planınızı yaparken ikisini aynı güne ekleyin. Bizimkisi alışverişe dalınca yetmeyen vakit sonucu iki ayrı güne bölündü. Akşam yemeği için bu geceki tercihimiz Akasaka’da bulunan Ninja restoran. İddia ediyorum ben yazmazsam bilmenize imkan yok. Sinem kankim sağolsun rezervasyonumuzu yaptırmış. Restoran biraz pahalı ama kesinlikle gitmelisiniz. Girişte kapısı olmayan garip bir kapıdan geçiyorsunuz ve sizi bir Ninja karşılıyor. Nasıl mı  karşılıyor, birden bir pencereden aşağı atlıyor elinde bir fener, bu arada restoran kapkaranlık. Fener ve Ninja ile aşağıya doğru iniyorsunuz, kırık köprülerden geçip, suların üzerinden atlıyorsunuz, korkmayın Ninja her şeyi halleder. Bunu ben demiyorum Ninja arkadaş söylüyor. Menü de aperatif içkileri mutlaka deneyin çok lezzetli, benim tercihim Cleopatra, Sinem’in Monalisa. Fix menü alternatifleri var. 2 seçenek seçmeniz gerekiyor, bir fix menü alamıyorsunuz. Başka içki içmedik ve toplam 50 Usd kişi başı hesap ödedik. Ama kafanızda size hizmet eden bir Ninja var, yol gösteren aynı zamanda:))

tokyo

Asakusa’ya giderken manzara bulan Türkün beni çek beni çek çalışması 🙂

tokyo

Asakusa giriş kapısı.

 

 

Senso-ji tapınağından Asakusa manzarası

Meiji’lerin anısını yaşatan sake fıçılarının yanında fotoğraf çektirmeyi unutmayın demiştim dimi 🙂

Ninja Restoran’da ki muhteşem içkilerimiz. Benimkinin içinde söylemesi ayıp altın parçaları var 🙂

tokyo

Ninja Restoranda neler bekliyor bizi adlı çalışmam 🙂

 

8.GÜN: Evet tatilimin en güzel günlerinden biri Kamakura günü. Kahvaltımızı evde yapıp, sandalyelerimizi ve öğlen yemeklerimizi yanımıza alıp metronun yolunu tuttuk. Tren yolculuğu yaklaşık bir saat sürdü. Tren istasyonu şehrin tam merkezindeydi. Buradan yoldaki işaretleri takip ederek, diğer turistlerle beraber listemizdeki önemli tapınaklara doğru yürümeye başladık. fakat gördüğüm o kadar çok tapınaktan sonra artık sıradan tapınaklar ilgimi çekmemeye başlamıştı. Bu yüzden ilk ziyaretimizi  Kötoku-in  tapınağına yaptık. Bu tapınağı görmek istememizin sebebi ‘Great Buddha’ (Daibutsu) idi. Bahçeye girip karşımızda bu koca heykeli görünce epey şaşırdık ve etkilendik. 1252 yılında yapıldığı düşünülen bu bronz heykel ilk başlarda büyük bir binanın içindeymiş.  Sakın içine girmeyin ayrıca ücret alıyoalr ve görecek hiçbir şey yok.Bu bina 14. ve 15. yüzyıllardaki büyük kasırga ve tsunamilerden aldığı hasarla yıkılınca, heykel 1495 yılından beri açık havada sergilenmeye başlanmış.Great Buddha’nın oturduğu zeminle beraber toplam yüksekliği 13.35 metre, ağırığı ise 121 ton. Big Buddha’yı görene kadar of ya yine mi tapınak diye geziniyordum son zamanlarda. Ama burası cidden büyüleyici güzellikte. Çok havalı fotoğraflar hatta Big Budhha ile selfie bile çekinebilirsiniz:)) 20 dakikalık bir yürüyüşün ardından kendimizi Büyük Okyanus kıyısında bulduk, sandalyelerimizi açıp keyfin doruklarına çıktık. Okyanusla ilk tanışmam ondan bu kadar abartıyor olabilirim :))) Yol ücreti 20 Usd tuttu. Metro ve tren aktarmalı gittik. O kadar yorgunluğun üzerine evde kısır yapıp çay eşliğinde film izledik 🙂 Evet ne oldu? İnanamadın mı? Türküm ben :)))

tokyo

Big Buddha sen mi büyüksün Ben mi 🙂

tokyo

Büyük Okyanusla ilk tanışmam.

tokyo

Büyük Okyanus’a karşı Keyif. Tatilimin en güzel anlarından biri..

9.GÜN: Japonya da yalnızım dostlarım adlı çalışmam :)) Sinem işe gitti. Bende muhteşem bir grupla Fuji turuna katıldım. Japanican tur firmasının ismi, sitelerinden bakabilirsiniz çeşit çeşit turları var. Ben kendime en uygun olanını seçtim 70 Usd öğlen yemeği dahil. Tur arkadaşlarım çok gıcıktı, kimseyle tek kelime etmeden turumun tadını çıkarttım. Hatta öğlen yemeğinde oturduğum yerden kaldırdılar beni, pardon siz tek kişinizi şuraya masanın en sonuna karşınızda da kimse olmadan oturun dediler :)) Gülmeyin hepsi gerçek. Tur başlangıcı; Fuji beşinci istasyona kadar gidip, buz gibi havada dolanıp, fotoğraf çekip koşarak otobüse dönüyorsunuz. Oradan Oshino Hakkai ikinci durak 8 adet kaynak suyu havuzu ve muhteşem doğası ile en beğendiğim duraktı. Öğlen yemeğimizi Kawaguchi gölü kenarında yedik ve gölde ufak bir mola verdik. Yemeğin ardından Shiraito şelalesine gittik. Ama Nikko’da gittiğim şelaleden sonra pek ilgimi çekmedi, orada tek hatırladığım gezş boyunca yüzlerine bakmadığım insanlara fotoğraf çektirmek için şirinlik yaptığımdı 🙂 Pek de güzel fotoğrafım yok gördüğünüz gibi, sanırım tur da çok sevilmedim :)) Son durak.. Oooo yooooo yinemi tapınak dedim ve Fujisan Hongu Sengen Taisha’da bahçede takıldım, zira artık çok gördüğümden sıkıldım.. Tur dönüşü heybetli Fuji’yi çekmek için yer yer mola verdik, ara ara bize yüzünü gösterdi, rehber şanslı olduğumuzu söyledi, sisten hiç görünmediği oluyormuş. Merkeze dönüş saat 8 gibi oldu. Metro ile eve geçtim. Bu arada metro istasyonları tam bir alışveriş cenneti. Shinjuku istasyonu en büyük istasyon ve içerisinde baya mağaza var. Bilmeyen bayanlara shiseido japon markası ve alışveriş listenize ekleyin. Tur demişken, insan demişken Japonlar tokalaşmıyorlar arkadaşlar, öpüşmüyorlar da bizim gibi. Ayrılmaları eğilip selamlamak şeklinde ya da gençler bunu bir seramoni haline getirmiş, yuvarlak bir halka oluşturup, bir şeyler söyleyip ayrılıyorlar.

tokyo

Fuji Beşinci istasyonda yalnız ama gülümseyen Türk kızı.

tokyo

Oshino Hakkai’de yine yalnızım ama poz veriyorum 🙂

Muhteşem Japon çiçekleri..

Ağaçların güzelliği nedir?

Kawaguchi gölü ve Yalnızlığımın resmi :))

tokyo

Turdaki birine çektirdiğim tek fotoğraf, nasıl aceleye getirdiler belli değil 🙂

tokyo

Fuji Gözüktü..

10.GÜN: Tokyo’da son ve yalnız günüm, her bayan gibi alışverişle geçti. Size kendim bulduğum bir mağazadan bahsetmek istiyorum. Daikanyama bence Tokyo’nun havalı yerlerinden biri. Bizim Dünyada ünlü tasarımcımız Ümit Benan’ın mağazası da burada bulunuyor. Benim alışveriş ve marka meraklılarına önereceğim bu mağaza ise Acebuddy. İkinci el vintage çantalar satıyor. Ve yarı fiyatına baya marka çantalar bulabilirsiniz. Hatta ben mağaza da 3 saat geçirince, Wifi açtırıp kardeşime canlı bağlandım. Ve şansıma mağazanın ertesi gün tamamen Chanel olmasından dolayı indirim bile aldım. Alışverişimi bitirip Ueno parkına gittim. Ueno durağından iniyorsunuz metro ile. 1873 yılında kurulmuş ve içerisinde 7 adet müze var. Ben girdim deyip yalan atmak istemiyorum, tercih sizin, açıkçası vaktim de yoktu. Imperial Palace’ın etrafındaki parklarda olduğu gibi burada da çok insan olmasına rağmen sakin bir hava hakimdi. Süs havuzlarının etrafında öğrenciler oyunlar oynuyor, yaşlılar kitap okuyorlardı. Hava güzel olduğu için bu hayat bana ve alışveriş yorgunluğuma çok cazip geldi 🙂 Keyfimi yapıp eve döndüm. Akşam uçağıma binmek üzere, valizimi alıp Sinemle Metroda buluştum. Trene binip havaalanına doğru yola koyuldum. Tren ücreti 35 Usd , trafik saatindeyse treni tercih edebilirsiniz yoksa otobüsler daha ucuz ve keyifli. Uzun sarılmalar, istasyonda son dedikodular ve yapılan alışveriş kritiği sonrasında Sinem’e ve Tokyo’ya veda ettim.

Her güzel şey çabuk bitiyor. Hayatımın en zor dönemlerinden birinde bana elini uzatan, kalbini ve evini açan, derdimi dinleyen Canım Dostum binlerce teşekkür buradan sana. Tahmin etmekte zorlanmazsınız Bu ülkenin bende ki yeri apayrı. Bir gün bir şekilde mutlaka gidin. Yüzünüzde o aptal gülümsemeyle dönün. :))