EDİNBURG (Haziran 2016) Ah o filmler, her şey onların yüzünden oluyor, Yok efendim yüzükelrin efendisi, yok efendim Game of thrones, yok efendim Brave Heart.. Ne olduysa böyle oldu, içimde yıllardır bir İskoçya aşkı vardı.. Ama işte şu vize olayı hep beni soğuttu. O kadar uyguna bilet bulunca dedim kır zincirleri eylül ayında haziran ayının biletini aldık 550 tl Türk Hava Yolları ile.  Londra’dan iç hat uçuşu ile bir saat sonra güneşli Edinburg bizi selamladı. Havaalanı şehir içi otobüsler var tek yön 4,5 pound çift yön 9 pound. Biz taksi tuttuk iki türlü yapmayalım diye 20 poundla 20 dakikada evimize kadar geldik. Taksiler uygun hele de kalabalıksanız mutlaka değerlendirin. Evimiz airbnb’den kiralandı ve 3 gecesi kişi başı 750 tl ödedik. Merkezi kale olarak alırsanız bizim evden kale yürüyerek 20 dakika sürüyor, yani merkezi diyebiliriz. Hemen eşyalarımızı bırakıp sokağa attic kendimizi. Ve kaleye doğru yaklaşırken ağzımız açık kaldı diyebilirim. Karnımız çok acıktığından ilk durak Royal Mile caddesinde bir yemek durağı ve özlenen yemek pizza ve İtalyan mutfağı ve ev yapımı şarapları ile ünlü Gordons Trattoria. Kişi başı 14 pound yemek ve şarap dahil, burası Londra ile kıyaslanmaz bile arada baya fark var, o yüzen fiyat olarak biraz daha rahatladık 🙂 Ve kaleye doğru yol aldık, giriş ücretli 13 pound ama inanın buna değer, biraz yol yürümeyi göze alın ama harika bir manzara size bekliyor ve büyülenmemek elde değil. Kale MS 600 yılında yapılmış gerçek bir şaheser ve tabiki de Dünya Miras Listesinde. Kale içerisinde bir çok alan var biz seçerek geziyoruz, Azize Margaret şapeli, yanında köpek mezarlığı,savaş müzesi, hazinelerin sergilendiği Taç odası,  1503 yılında yapılan Great Hall ahşap mimarinin en güzel örneklerinden ve muhteşem tavanında bir adet çivi kullanılmamış ve bu salon İskoçya parlamentosuna bir süre ev sahipliği yapmış, son olarak hapishaneler, zindan odaları ve işkence bölümünüde görüp, harika manzaraya hayran kalıp, fotolarımızı çekilip kaleye veda ediyoruz. Royal Mile en ünlü caddesi, araç girişi yok ve tarihin içinde bir yolculuk gibi, eskiden idam edilen insanların son içkisini içtiği Last Drop’a bir göz atıp geçiyoruz ama siz bir içki de benim için için.

eidnburg

Kale göründü…

edinburg

İlk bakış, ilk manzara, bayıldım sana Edinburg..

edinburg

Kalenin içi de dışıda bir harika..

edinburg

Edinburg Kalesi..

edinburg

 

Edinburg esas cadı yakmalarıyla üzlü bir şehir, 15. ve 18. YY zamanlarında yaklaşık 4.000 (çoğunluk kadın) insan yakılmış ve cadı testi olarak Princess caddesinde bulunan su birikintisine atılırlarmış, eğer ölürlerse cadı olmadıklarına inanılırmış ama iş işten geçmiş oluyor tabi 🙂 ölmeyenleri de yakıyolarmış tekrardan, Allahım ne zamanlarmış 🙁 Royal Mile’den atkılarınızı almayı unutmayın, en güzel hediyelik, yollar gayda çalan iskoç etekli adamlarla dolu ve izlemesi çok keyifli. Yeni durağımız Elephant House, kaleye çok yakın bir kafe ve ünlü olmasının nedeni Harry Potter’ın yazarının kitabı bu kafede yazması ve tuvalet duvarları yazara yazılan notlarla dolu, içeri vuran ışık, keyifli dekoru ve güzel kahveleriyle bize harika bir mola oldu, fiyatlar kahve ve paylaşımlı tatlı kişi başı 4 pound. Bütün sokaklar bizim her biri ayrı bir dünya hepsine girdik çıktık. Parkta keyif yaptık, My Park şehrin ortasında bir vadide bulunuyor, içinde kayboluyorsunuz , mutlaka bu keyfi yapın.. Biraz yorgunluk biraz serin hava akşam yemeği ihtiyacı bizi Whiski Bara götürdü, Royal Mile’da bulunuyor. İçerisi ve dekoru çok tatlı, akşamları canlı müzik var, menu de güzel, rezervasyon almıyor, gidip şansınıza yer buluyorsunuz. Canlı müzik inanılmaz keyifliydi, Türk olduğumuzu öğrenince Üsküdara gideriken çalmaları da harika oldu 🙂 Bun arada Dünya’da kişi başına düşen bar sayısı en çok buradaymış.Hava nın 10 buçuk gibi kararması da günü hiç bitirmemişsiniz hissi veriyor. Kişi başı 10 pound ile ortaya karışık yemek ve kendi biraları içilmiştir. Yorgunluktan ölerek taksiye atlayıp eve gittik. Hava henüz yeni kararıyordu :)))

edinburg

Edinburg..

edinburg

Kaleden Edinburg Tepesi manzarası..

edinburg

edinburg

Edinburg Kalesi..

edinburg

Edinburg Kalesi her yani büyüleyici..

edinburg

Edinburg Sokakları…

edinburg

New Town..

edinburg

En iyi fotoğraf noktaları için bu işaretleri takip edin…

Ertesi gün uyanan grup kahvaltı için Royal Mile’da bulunan İtalyan Bella İtalia’yı seçti. Mozarella ve omlet varsa o kahvaltı candır, hele de yurt dışındaysan, kişi başı 10 pound ödedik. Royal Mile’dan aşağı doğru inen yol sizi Holyrood Sarayı’na götürüyor. O yol üzerinde daha önceden araştırmalarımızla bulduğumuz Mimi’s Bakehouse kafe de kahve ve tatlı molası verdik. Holyrood Sarayı Britanya kraliyet ailesinin İskoçya’da ki residansı diye geçiyor. Bahçesine baktık tellerin arasından, içeri girmemeyi seçtik.  Sarayın yanında bir park bulunuyor ve parkın yanından Edinburg Hill yolu başlıyor, en güzel Edinburg manzarası için buraya çıkmak gerekiyormuş ama yol 1 buçuk saat sürüyormuş, parkta oturup bunu düşündük ve tepeye karşı fotoğraf çekilip, kaleden gördüğümüz manzaranın daha güzel olduğuna karar verip gezimize devam ettik. Dönerken tam ters yönden aralara girerek döndük ve muhteşem yapılar çıktı karşımıza, hatta bir ara mezarlığa girmişiz anlamadan o kadar güzelki :))  Şehrin tam merkezinde bulunan Scott Monument benim en sevdiğim yapılardan, isterseniz manzara izlemek için 287 merdiven çıkabilirsiniz. Ünlü iskoçyalı şair yazar Sir Walter Scott adına yapılmış ve yazar öldükten sonra köpeği her gün onu ziyarete gelmiş ve o da orada ölmüş bugün ikisinin mezarıda orada bulunuyor. Vintage mağazalarıyla ünlü Edinburg’u talan etme zamanı, Grassmarket (westport) tarafı en çok Vintage mağazalarının bulunduğu kısım oluyor. Ve gerçekten gizli cennet, inanılmaz kıyafetler var, seviyorsanız mutlaka gidin, bir dolap doldurdum diyebilirim. En ünlüsü ve en büyüğü Armstrongs sonra sıyarla Godiva Butik, Herman Brown ve Shelter favorilerim. Öğleden sonramız bu mağazaları gezip alışveriş yapmakla geçti. Sonra New Town kısmına geçtik, bakmayın new town dediklerine orası da old town havasında 🙂 En ünlü caddesi George Street ünlü mağazaların , yeni ve modern kafe restoranlarda bu tarafta bulunuyor. Akşam için rezervasyonumuz The Dome restorandaydı. Burası mutlaka bir akşamınızı geçirmeniz gereken bir restoran, içerisi ve mimarisi bir harika, personel alışkın olmadığımız kadar güler yüzlü, yemek, şarap ve tatlı ile kişi başı 40 pound ödedik. Yemekten sonra yürüyerek eve giderken new town’un aralarına daldık ve iş çıkışı full kalabalık olan Element Bar’a girip , onlar gibi biramızı yudumladık (tabi ben her zaman bir yudum alıyorum). Bar sonrası yürüyerek evimize gittik.

edinburg

Böyle parkmı olur ya?

edinburg

Sabah Kahvaltısının mutlulukla kesin alakası var…

edinburg

Hollborn Sarayına Doğru inerken bulduğumuz her yere girdik…

edinburg

Hollborn Sarayı..

edinburg

 

Hollborn Parkı ve Edinburg tepesi..

edinburg

 

Mezarlıklar bile harika demiştim 🙂

edinburg

 

Scott Monument..

edinburg

edinburg

New Town..

Biraz şehre dönelim 17.yy da büyük bir salgın olmuş ve yaklaşık 2.500 kişi ölmüş, öncesinde insanlar dışkıları evlerinin camlarından atıyorlamış ne kadar tatlı değil mi?? Ve aynı yıllarda kadavralar mezarlıklardan çalınıp tıp öğrencilerine satılıyormuş, bazı insanlar bunu meslek edinmiş ve bu yüzden yakalanıp idam edilenler olmuş. Ve bu yüzden bir gözetleme kulesi bile yapılmış. Köprülerin üzerinden şehri çekmek için en iyi fotoğraflanacak yerlere işaretler konulmuş, fotoğraf meraklıları için harika bir yardım.. Bir diğer konuda Edinburg yer altı gezileriyle ünlü bir yer, hayalet turları var adım başı, ben tırsak bir tip olduğumdan hiç oralı olmadım, Tuğçe çok ısrar etti ama. Turların bedava olanları da var, belli bir saatte orada buluşuyorsunuz ve tur başlıyor, bir de korku kategorisi olarak ayrılmış ücretli turlar var 10 pound civarı, tercih sizin..

Sabah kahvaltı için yollara düştük, Londra’da yediğimiz Patisserie Valerie Edinburg’da da varmış, hemen içeri daldık ve aynı menüyü söyledik kişi başı 14 pound. Yakınında ki Primark’a uğrayıp pajama alışverişimizi de yaptık. Londra’da kine gitmediğim için çok şanslıyım çünkü burası bomboştu. Buadan kahvemizi içmeye The Milkman’e gittik, kardeşim kahveci olunca bende de merak saldı, nereye gidersem gideyim üçüncü nesil kahvecileri geziyorum, dekoru, kahveleri, kahveyi yapan baristaları ile burası kahve sevenler için mutlaka durağınız olsun 🙂 Bir önceki gün yaptığımız harika alışveriler sayesinde tekrardan araştırma yaptık ve yeni Vintage shoplar bulduk new town tarafında, Duygu bizden ayrıldı, biz Tuğçeyle dolaşmaya başladık, bu tarafakiler biraz pahalı ama herşeyin bir sebebi var 🙂 Kaybolmuş parka doğru giderken gözüme bir dükkan ilişti, çantalar vardı vitrinde, her bayan gibi öanta vazgeçilmezim, içeri girdik ki bir cennet, burada ki fiyatların tamamen yasırına Vintage çantalar var , adresi aldım sizin için ;Handbag Heaven 36 Howe Street, işte söylüyorum kafayı yiyceksiniz:)) Mutluluk içinde Duyguyla buluştuk ve parka doğru yol alıp meyvelerimiz ve kahvelerimizle keyif yaptık. Akşam yemeği için tam ara saate denk geldi ve Royal Mile’de bulunan Bella İtaliano’ya gittik paylaşımlı pizza ve su ile 10 pound ödedik. Akşam içkimizi Edinburg’un en ünlü barı ve gece kulübü Tigerlily’de içtik, barmen çok yorulduk ver bize 3 bellini 🙂 tanesi 8 pound’dan 🙂

edinburg

 

edinburg

The Milkman…

edinburg

Edinburg Aşkına…

edinburg

 

Son gün evimizde valizlerimizle çıkıp valizleri tren istasyonundaki emanet dolabına bıraktık bir parka valiz 6 pound. İşte orelde kalmanın güzelliği de başka birşey resepsiyona bırakabiliyorsun. Bagel sandviçleri çok severim, tren istasyonunda ünlü Bagel factory büfesinden sandçimizi ve kahvemizi alıp parka gittik keyifle yedik. Ardından görüpte almadığım bereler için Armstrong’a geri döndük ve iskoç beremi aldım hatıra. Sonra Grassmarket tarafında ki restoranlar ve barlar oldukça meşhur ve gençlerin rağbet ettiği yerler.Bizim seçimimiz biliçsizce  The Beehine İnn oldu. İçeriside dışarısıda güzel menu de zevkli ama zaten hepsi yanyana içinizden hangisine girmek geliyorsa oraya girin. Ve Grassmarket’e Royal Mile’den inen rengarenk sokakta bir fotoğraf çektirmeden dönmeyin. Giremediğimiz St Giles Katedrale de girip turumuzu tamamlıyoruz. Bizim uçağa yetişmemiz gerekiyor.. Edinburg sana bayıldım…

edinburg

Bu park bir harika…

 

edinburg

Keyifmi?

edinburg

Royal Mile…

edinburg

Grassmarket…

edinburg

 

Royal Mile’den Grassmarkete inen en tatlı sokak…

Listemiz;

1- Yapmadan dönmeyiniz; Edinburg kalesine çıkmadan, Parkta çimenlere uzanıp kahvenizi içmeden, Royal Mile’da yürümeden, İskoç atkısı almadan, Grassmarket’de ki Vintage mağazalarını gezmeden, New Town ve Old Town ara sokaklarına girmeden, Edinburg Hill’e çıkıp manzarayı oradan görmeden ya da aşağıdan izlemeden 🙂 , Hayalet tur yapmadan,  Scott Monument’ı görmeden, Holyrood sarayını görmeden (bahçesinden de olsa), viski sevenler için viski tadımı yapmadan, Princess caddesinde mağazalara bakmadan,korkusuzlar için The Real Mary King’s Close turu yapmadan, St Giles Katedraline girmeden dönmeyiniz.

2- Müzeseverler için; ücretsiz olarak ülke tarihi hakkında tüm bilgiler için Edinburg müzesi, Ordu tarihi ve kullanılan ekipmanlar için Kalenin içindeki Savaş müzesi,  Doktor olan ya da olacaklar için Surgeons’Hall mutlaka ziyaret edilmesi gereken müze, muhteşem sergiler ve harika bir tarihi bina için Scottish National Portraid Gallery, yine ücretsiz çocuklarınız için gidebileceğiniz Museum of Childhood, Holyrood sarayına girenler için The Queen’s Gallery mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir sanat merkezi.

3- Gelelim en sevdiğimiz kısım yeme içme ;

Kahvaltı için; Bella İtalia, Patisserie Valerie ,Bagel Factory

Öğle yemeği için; Gordons Trattoria, Bella İtalia, Byron Hamburger,The Beehine İnn , Larder Café, Café Royal

Kahve ve Tatlı için; Elephant House, The Milkman, Mimi’s Bakehouse, Grand Cru, Café Marlayne, Archipelago Bakery, Patisserie Florentin

Akşam Yemeği İçin; Whiski Bar, The Dome , Wildfire, Collonades, Deacon Brodie’s Tavern, The Printing Press

Bar ve Gece içkisi için; Last Drop, Whiski Bar, Element Bar,Tigerlily , Le Monde, All Bar One, The Amber Rose